“ÖRNEK ANDIMIZIN” ÖDÜLÜ BİR KÜP ALTIN!..
Uzun yıllar hukuk mücadelesi sonunda mahkeme kapılarını aşındıra aşındıra, anan yahşi baban yahşi diye diye; Üçüncüzade torunlarından Trabzonlu Mıstığa, dedesinden on dönüm arazi üzerinde yapılmış tarihi bir kale miras düşmüş. Buna çok sevinmiş, ne yapacağını, ne edeceğini bilememiş Mıstık. Mahkeme yollarında o kadar koşturmuş ki sonunda yorgun düşmüş kendini bir koltuğa atıvermiş...
Hakim “ Üçüncüzade torunu Mıstık, dedenden intikal eden bilmem şu adada, şu parseldeki tarihi kale artık senindir. Hayırlı uğurlu olsun” demiş ve elindeki tokmağı masaya vurmuş. Davaya noktayı koymuş. Kararı Duyar duymaz havalara zıplamış Mıstık; mübaşir müsaade etse imiş ; gidip hakimin yanaklarından, kelinden öpecekmiş...
Üçüncüzade Dedesi’nden intikal eden Tarihi Kale’nin tapu kayıtlarının şahsına tescil edildiği akşamı; Trabzonlu Mıstığın rüyasına, beş yüz atlı ardında, en önde beyaz atlı bir küheylanın üzerinde Üçüncüzade Hazretleri kalenin kapısına gelmiş. Mıstık’ta o sırada hırsızlar kaleden içeri girmesinler diye kalenin demir kapısına koca bir kilit asıyormuş...
Üçüncüzade Hazretleri , elindeki kılıcın ucunu Mıstığın omzuna hafifçe dokundurmuş; Mıstık “bu ıssız kalede in cin top oynarken omzuma yoklayan sivri uçlu alet ne acaba?” diye korka korka yavaş yavaş döndüğünde; bir ayağı yerde bir ayağı gökte beyaz atın üzerinde “ Pembe İncili “ kaftan giymiş, başında şatafatlı sarıklı, ak saçlı, beyaz sakallı, çakmak çakmak gözlü , aynı kendine benzeyen, elinde pırıl pırıl parlayan kılıçlı bir kişiyi görmüş.
Üçüncüzade Hazretleri, dedesinin dedesinden kalma kılıcını havada tutarken “ Bre sen kim oluyorsun da benim kaleme kilit vuruyorsun. Bu cesareti, bu cüreti kimden alasın. Çabuk söyle bre çocuk!..“ demiş.
Trabzonlu Mıstık, ardında beş yüz atlısı olan, kendisinin boynunu vurmak için sabırsızlanan bu savaşçının karşısında dili damağı tutulmuş. Bir iki dakika konuşamamış. O kadar korkmuş ki paçalarından aşağıya doğru ılık bir şey aktığını bile hissetmemiş. Korkusu geçince dili çözülmüş:
“Ey!.. At üzerinde heybetli duran Kahraman Savaşçı, ben Üçüncüzade’nin torunu Mıstık. Bu kale dedemden miras kaldı. Ben de defineciler, mezar kazıcılar talan etmesin diye kapısına kilit vurdum” demiş.
Üçüncüzade Hazretleri “ Aç kapıyı bakalım,” demiş. Mıstık’ta elleri titreye titreye kale kapısının kilitini açmış. Üçüncüzade Hazretleri yanındaki kumandanına da “ Kazma , kürek hazır mı? “ demiş. Komutanı “ Hazırdır Efendim” diye karşılık vermiş. Üçüncüzade Hazretleri “ Kale kapısına kilit vuran şu genci de tutun peşimden getirin, “ demiş. Kaleye beş yüz atlısı ile girmiş. Akşam ezanı da tam okunmak üzereymiş.
Trabzonlu Mıstık, iyice korkmaya başlamış. “Kazma, kürekle bu savaşçılar ne yapacak. Yoksa beni öldürüp , dedemden intikal eden kalenin bir köşesine mi gömecekler? Aman Allah’ım , ben böyle bir ölümü haketmedim. Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak istiyorum. Daha Çorumlu Şükküş ile işimi bitirmedim. Asker arkadaşım habire bana iğneli iğneli kinayeli kinayeli hikaye ve fıkralarla saldırıyor. Şimdi ben ölürsem asker arkadaşım Çorumli Şükküş kime saldıracak. Ne olur Allah’ım beni bunların elinden kurtar” diye beyaz atlı Savaşçının arkasında sağında solunda iki askerin arasında giderken dua ediyormuş Mıstık.
Üçüncüzade Hazretleri , kalenin tam orta merkezine gelince , sağ elini havaya kaldırmış. Ardından gelen beş yüz atlı zınk diye birden durmuş. Üçüncüzade Hazretleri’nin atının yanına bir semer getirilmiş. Bu semere basarak atından inmiş “ Bize ait kalemizin kapısını kilitleyen genci tez buraya getirin” diye emir vermiş.
Trabzonlu Mıstığı yaka paça getirmişler. Üçüncüzade Hazretlerinin huzuruna. “ Eline kazma, küreği verin. Tam şu ayağımın altındaki toprağı eşmeye başlasın” demiş Üçüncüzade Hazretleri.
Mıstık, direnmiş. Kaçmak istemiş. kaçamamış; askerler yakalamış. Beş yüz atlının elinden kaçması imkansızmış. Mıstığın eline kazmayı ve küreği vermişler. Üçüncüzade Hazretleri ‘nin dediği yeri kazmaya başlamış. Kazmış kazmış. Kan ter içinde kalmış. Bir traktör römorkuna konacak kadar toprak çıkarmış. Tam bir adam boyu kazınca kazmanın ucuna bir küp rast gelmiş. Küpe kazmayı vuracağı an Üçüncüzade Hazretleri “ Dur, yeter kazdığın. Sakın küpe vurma. Onun içinde altın dolu. Bu küp altını sana yazdığın ‘Örnek ANDIMIZ” için ödül olarak veriyorum oğlum. Ne güzel yazmışsın ANDIMIZI . Oku bakayım şu “ÖRNEK ANDIMIZI” demiş.
Trabzonlu Mıstık kazdığı çukurun içinden ellerini talebeler gibi yana koyup, gür sesiyle aşağıda yazdığı ÖRNEK ANDIMIZI okumuş:
“Cumhurum, eğriyim, tembelim.
İlkem; Cumhur İttifakını korumak, ittifaka oy verenleri sevmek ve saymaktır.
Ülküm; yükselmek, aya gitmektir.
Ey büyük reis! Açtığın yolda yürümeye devam edeceğime ant içerim.
Varlığım, Cumhur İttifakına feda olsun.
Ne mutlu AKMHP'liyim diyene.”
Torunu Mıstığın yazdığı ve çok güzel okuduğu “Örnek Andımızı “ büyük bir zevkle dinleyen Üçüncüzade Hazretleri :
“Aferim evladım. Seni tebrik ederim. Ben senin Deden Üçüncüzade Hazretleri. Sakın bu küp altını çar çur etme. Senin emeğinin karşılığı. Çaldırma. Kimseyle de paylaşma. Hayırlı işlerde kullan “ demiş ve beş yüz atlısı ile çekip gitmiş...
Trabzonlu Mıstık, eştiği mezara gömülmeyi beklerken bir küp altın bulduğuna nedense o anda sevinememiş. “Bu adam benim dedem olamaz. Olsa idi bu çukuru bana kazdırmazdı. Bunda bir numara var” demiş ; kafasını çukurdan çıkarıp etrafı kolaçan etmiş. Hiç kimseler yokmuş görünürlerde... Güçlükle çukurun dibindeki küpü yukarı koymuş. Kendisi de çukurdan zorlanarak çıkmış. Küpü kucakladığı gibi eve gelmiş. Eşine dahi haber vermemiş...
Gecenin yarısı olmuş. “Ben bu küp altını nereye saklayayum? Kimseler duymasun!.. Devlet duyarsa elimden alur. Mezar kazmaktan, definecilikten beni içeri atarlar. Bunu çok iyi muhafaza etmeliyim. Dedem Üçüncüzade ‘hayır yolunca harca’ demişti. Hırsızlara kaptırmayayım.”diye kara kara düşünmeye başlamış. Esnemiş, kaşınmış; evin içinde bir aşağı bir yukarı gitmiş gelmiş. Tam o sıra da şöminenin üzerinde asker arkadaşı Çorumlu Şükküş ‘ün resmi ile gözgöze gelmiş.
Trabzonlu Mıstık, birden sağ elindeki baş parmağı ile işaret parmağını birbirine sürterek “ şık” diye de bir ses çıkarmış, Arşimet’in hamamda tasın yüzdüğünü gördüğünde çırıl cıplak dışarı fırlayıp ‘ Buldum. Buldum. Suyun kaldırma kuvvetini buldum” dediği gibi Mıstık’ta evin içinde “ Buldum!.. Buldum!..” diye havalara fırlamış. O kadar zıplamış ki neredeyse tavana kafasını vuracakmış.
Koltuğa oturmuş. Sakinleşmeye çalışmış. Saate bakmış, gecenin tam biriymiş. “Çok geç oldu ama olsun. Asker arkadaşım Şükküş bana bu saatte aradığıma kızmaz. Kızsa da bir küp altını duyunca tereyağ gibi gevşer “ demiş ve telefonun tuşlarına heyecanlı heyecanlı dokunmaya başlamış...
Birkaç kere telefonu çaldırmış... Üçüncü de mi dördüncü de mi asker arkadaşı Çorumlu Şükküş, uyku sersemliğiyle uyanmış; kimin aradığına dahi bakmadan yatağının kenarında duran telefonunu alıp kulağına götürmüş :” Alo !.. Bu saatte hangi münasebetsiz arıyor. Kardeşim gündüzlere ne oldu da beni uykumun tatlı yerinde rahatsız ediyorsun? Kimsin sen? İn misin cin misin?” demiş, tam telefonu kapatacağı an karşıdan heyecanlı heyecanlı “Aloooo!... Asker arkadaşım Çorumlu Şükküş. Ben Trabzonlu Mıstık. Kusura bakma. Mecbur kaldım gecenin bu uygunsuz saatinde aramaya.Telefonu sakın kapatma. Sana anlatacaklarum var ha. Yatakta isen oradan uzaklaş. Anlatacaklarımu hanımın bile duymasun ha. Bu sır sadece ikimiz arasında kalsun da” demiş.
Çorumlu Şükküş, asker arkadaşı Mıstığın sesinden, heyecanlı heyecanlı konuşmasından önemli bir mesele olduğunu anlamış. Yataktan eşine hiç çaktırmadan tuvalete gitmiş. Kapısını da arkadan kilitlemiş. Sonra da Trabzonlu Mıstık arkadaşına “ Şu anda tuvaletteyim. Kapıyı arkadan kilitledim. Suyu da gürültü yapsın diye sonuna kadar açtım. Şimdi seni dinliyorum. Anlat “ demiş.
Mıstık başından geçenleri hiç atlamadan tek tek sıralamış. Sonunda da “ Asker arkadaşum, sen Malatya Merkez Bankasında çalışıyorsun. Herhalde bildiğum kadarıyla müdür yardımcusun. Sizin paraları sakladığınız kasalar vardır. Bu küp altını senin kasada saklayalum. Seninle altunları sonra yarı yaruya kırışalum.Tamam mu?” demiş.
Çorumlu Şükküş “Hay aklına bin yaşa asker arkadaşım. Atla gel. Sakın kimseye çaktırma. Ben onu iyi muhafaza ederim. Senden ben hiç altın multun almam. Askerlik arkadaşlığımız öldü mü? Yarın bekliyorum “ demiş.
Trabzonlu Mıstık, atın heybesine küp altını koymuş. Zigana geçidinden aşıp T.C Merkez Bankası Malatya Şubesi önüne iki gün sonra akşam vakti gelmiş. Çorumlu Şükküş, arkadaşı Mıstığı güler yüzle kapıda karşılamış. Bankanın arkada güzel bir bahçesi varmış. Atını oraya bağlamışlar. Önüne de kenarda biçilmiş çimleri koymuşlar.
Şükküş “ Mıstık, küp altın nerede” demiş. “ Heybede sağlam bir poşetin içünde “ diye cevap vermiş Mıstık’ta.
Çorumlu Şükküş “ Mıstığın telefonda bir küp altın buldum dediğinde; çocukluğunda annesinin turşu kurduğu boyu kadar bir küp altını hayal etmiş ama elini heybeye attığında ise bir sürahi büyüklüğündeki bir küpe dokunduğunda çok şaşırmış. ‘Buna da şükür’ demiş. Küp altını heybede çıkardığı gibi poşetiylen kendisine tahsis edilen özel kasasına koymuş.
Mıstığı güzel bir ağırlayıp ertesi gün memleketine postalamış Çorumlu asker arkadaşı Şükküş. Mıstık da Trabzon’a atın üzerinde giderken “Üçüncüzade dedemden miras kalan altınlar artık emin ellerde. Şükküş gibi bir arkadaşım iyiki var. Şimdi rahat rahat uyurum geceleri. Her gün küp altınla yatıp kalkıyordum”demiş, sevine sevine ve çok mutlu bir şekilde evine gelmiş.
Aradan ne kadar zaman geçmiş; Mıstık’ta, Şükküş’te bilmiyormuş. Bir gece yarısı saat iki suları Mıstığın telefonu acı acı çalmış. Telefonun üçüncü çalmasında Mıstık uyanmış. Telefonuna bakmış. Arayan Şükküş arkadaşı imiş. Sessizce yataktan kalkmış. Tuvalete gitmiş. Arkadan kilitlemiş. Zııır, zıır diye bağıran telefonu açıp “ Aloooo , Şükküş. Hayrola!.. Gecenin bu saatinde niye arıyon” demiş.
Çorumlu Şükküş “ Mıstık Arkadaş, sana üzüleceğin bir haber vereceğim. Bildiğin gibi benim çocuklar Ankara’da kalıyorlar. Ben de iki haftada bir (cumartesi-pazar günleri) onların yanına gidiyorum. Geçen hafta izin alıp Ankara’ya gitmiştim. Döndüğümde baktım ki benim kasayı hırsızlar soymuş. Senin küp altını da götürmüşler. Şimdi bir bardak soğuk su iç küp altının üzerine” demiş, telefonunu kapatmış.
Trabzonlu Mıstık tekrar telefondan asker arkadaşını aramış ama Çorumlu Şükküş telefonu açmamış. Mıstık çıldırmış. Elindeki çok pahalı Apple İphone marka aleti kaldırdığı gibi fayans zemine çarpmış. Telefon param parça olmuş. Mıstık telefonunun sağa sola dağıldığını görünce “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz!..Ben bir küp altınımı isterim. Senin yaptığını Çorumlu yapmaz!. Ben küp altınımı isterim. Senin yaptığını Çorumlu yapmaz!..” diye bağırmaya başlamış.
Öyle bağırmış ki eşi uyanmış. Bakmış ki kan ter içinde eşi Mıstık. Eliyle hafifçe Mıstığa dokunmuş:” Uyan Mıstık!.. Uyan!. Ne oldu sana? Rüya mı gördün?” demiş.
Mıstık gözlerini açmış. Tavana bir müddet bakmış. Kötü bir rüya gördüğünü anlamış. “ Şu asker arkadaşım Şükküş, geceleri bile rüyamda beni rahat bırakmuyor!..“ demiş ve ardından da tekrar uyumak için yastığa başını koyduğunda şunları söylemiş: “Nereden söyledim ‘Bu senin yaptığını Çorumlu bile yapmaz.’ sözünü ve “ Yazdığım ‘andımızdan’ ödül kazanırsam onunla paylaşacağımı. Keşke söylemeseydim bunları. Gecemi berbat etti Şükküş!.. “
TRABZONLU MISTIK’IN FIKRALARI
BOŞUNA DEMEMİŞLER
Atalarımız; büyük tecrübelerden sonra, çok veciz sözler söylemişlerdir. Bunlardan biri de; "Bu senin yaptığını Çorumlu bile yapmaz." Bu gün Çorum Alaca'da bir veli, çocuğu ile kavga eden iki öğrenciyi tabanca ile vurarak öldürdü. İnsanlık ölmüş dedirten bir olay. Çorumlular bu adamı hemşehrilikten çıkarmalı.
AKMHP'NİN ANDI
AKMHP'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın itirazı üzerine Danıştay, aşağıda sözlerini yazdığım "ANDIMIZIN" okullarda okutulmasını yasakladı. Bir zamanlar andımızın okunmasını sağlayacağı yönünde yeminler eden Bahçeli'den ses yok. Anlaşılan; andımızın sözleri o cenahı da rahatsız etmeye başladı.
ANDIMIZ
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
AKMHP iktidarı; Millî Eğitim Bakanlığı'nın adını, Öğretim Bakanlığı olarak değiştirmelidir. Çünkü; bakanlığın milliliği kalmamıştır. Yeni bir and hazırlamak isterlerse; aşağıdaki andımız ile yarışmaya katılmak istiyorum.
ÖRNEK ANDIMIZ
Cumhurum, eğriyim, tembelim.
İlkem; Cumhur İttifakını korumak, ittifaka oy verenleri sevmek ve saymaktır.
Ülküm; yükselmek, aya gitmektir.
Ey büyük reis! Açtığın yolda yürümeye devam edeceğime ant içerim.
Varlığım, Cumhur İttifakına feda olsun.
Ne mutlu AKMHP'liyim diyene.
Not: Ödülü kazanırsam Şükrü ile paylaşacağım.
Kaynak: Kale resminin alındığı link:
http://www.diken.com.tr/ucuncuzade-omer-pasanin-varisleri-davayi-kazandi-buyuk-dedelerinden-kale-kalabilir/