sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
EBEME NAME
EBEME NAME
Ağzı Kur’anlı, Kalbi İmanlı Sevgili Fatma Ebeciğim,
Satırlarıma başlamadan önce tombul ellerinden, kırmızı yanaklarından doya doya öperim.
Mektubuma nasıl başlayacağımı bilemiyorum.  Bir ay önce dedeme uzun bir mektup yazmıştım ama hâlâ bir cevap alamadım.  Biz dünyalıların “öbür dünya” dediğimiz mekânda görüşüp görüşemediğinizi bilemediğimden sana selam yazmayı akıl edememişim. Eğer dedem mektubumu senin yanında okuduysa bana gücenmiş olabileceğini düşünerek sana bu mektubu yazmaya karar verdim.
Canım Ebeciğim,                                                                                    
Bu sabah annem bana, seninle ilgili iki hususu açıkladı. Bugüne kadar bunları ne babamdan ne senden ne de annemden duymuştum. Hem üzüldüm hem de sevindim...
Doğumumu sen yaptırmışsın. Erken ve zor doğmuşum. Galiba ters gelmişim. O halde kıvranan anneme sabaha kadar yatağında dombalak  aşıttırmışsın. Nihayet sabah ezanı okunurken güç de olsa “merhaba” demişim dünyaya. “Inga ınga!” diye ağlarken kucağında seninle göz göze gelmişiz. Doğduğuma sevinmemişsin.
“Bu bala Aslan’ımın üzerine geldi. Onu büyütmez!” demişsin.
Abimle aramızda bir yaş vardı. Düşündüğün gibi ben gürbüzleşirken o cılız kalmış. Birincisi buydu şimdi de annemden duyduğum ikinci hususu aktarayım:
Ebe yüreğin dayanamamış. İsim konulacağı zaman “Torunumun adını ben vereceğim,” demişsin.  O yılların saygın mesleklerinden zabit kâtipliği yapan teyze oğlunun adını bana da uygun görüp, “Bebeğin adı Şükrü olsun. Onun gibi okuyup büyük adam olsun, meyhor (ayyaş) olmasın!” demişsin.
Çok şükür okudum. Dilediğin gibi ağzıma içki koymadım. Evlendim. Alışverişte kullandığımız kâğıt paraların basıldığı kurumda yıllarca çalıştım. Üç kız bir de oğlum oldu. Kızlarımın birine senin adını koymak istedim ama hanım razı olmadı.  “Fatma modern isim değil,” dedi. Ne kadar ısrar ettiysem de kabul ettiremedim. Bu yüzden senden özür diliyorum. Şimdi belki bana, “Karısına sözünü geçiremeyen erkek midir?” diye kızıyorsundur. Ne yapayım ebeciğim, yaşadığımız asır senin yaşadığın zamandaki gibi değil... Günümüzde geçim ehline,  "kılıbık" diyorlar... Anlayacağın senin adını kızlarımdan birine veremediğim için herkesin gözünde kılıbık oldum...
Ne ise...
Ortanca kızımdan bir torunum oldu. “Bari ona Fatma ismini verelim,” dedim. Kızım da damat da bu fikrime karşı çıktı. Hatta bununla kalmayıp isim koyma yüzünden kavgaya tutuştular.  Bir türlü anlaşamadılar: Kızım, “İllaki Elif olacak!” derken damat da “Azra.” diye tutturdu.
Baktım benim yüzümden bir aile faciası yaşanacak hemen devreye girdim. İkisini karşıma alıp, “Tamam ben ebemin adını koymaktan vazgeçtim ama siz de şu kavgadan vazgeçin. Torunumun adı ikinizin dediği gibi Elif Azra olsun,” der demez her ikisi de yanaklarımdan şapur şupur öptü.
“Babacığım, hay aklınla bin yaşa,” dediler. “Biz bunu niye düşünemedik. Elif Azra çok güzel bir isim, babacığım, sen bir tanesin.” diyerek gönlümü aldılar. Böylece torunumun adını Elif Azra koymuş olduk.     Ebeciğim, küçük torunun çok tatlı. Ah bir görebilseydin… Hep gülüyor, sakallarıma minik elleriyle “cıcık cıcık” yapıyor. Bu hareketi ben öğrettim. “Hadi kızım dedene cıcık yap,” diyorum, elini yavaşça yanağıma yaklaştırıyor ama yüzüne dokunmamdan çekiniyor, aşağı yukarı götürüp getiriyor.
Ebeciğim, annem senden çok memnun. “Oğlum ebenizin ağzı Kur’anlı, kalbi imanlı idi. Sabahlara kadar ibadet ederdi. Gelin kaynana gibi değil de ana kız gibiydik. Bana kötü bir laf etmedi. Babana devamlı, ‘Gelinimi üzme. Onun soyuna meraklı olduğum için aldım. Sakın ola ona elini kaldırdığını görmeyeyim,’ diyormuşsun. Annem her namazda her niyazda sana çok dua ediyor.
Şu anda da emekli oldum. Gül gibi geçinip gidiyorum. Allah’a şükür sağlığım yerinde.
Ebeciğim, nasılsın? İyi misin? Hiç yüzünü görmedim ama annemin anlattıklarından seni görsem tanırım. Çünkü öyle bir güzel tarif etti ki anacığım seni, yüz kadın içinde görsem “aha bu benim ebem,” derim. Tam bir Osmanlı kadınıymışsın. Devamlı beyaz bir yazma örtünüyor, çok temiz giyiniyormuşsun. Harama helale çok dikkat ediyormuşsun. Nur yüzlüymüşsün. Elin açıkmış, herkese yardım ediyormuşsun.
Dedemle orada karşılaşıyor musun? Görürsen ellerini öptüğümü ve selamlarımı söylersen memnun olurum.
Ebeciğim, annemin, eşimin, kızlarımın, oğlumun ve torunun Elif Azra’nın çok çok selamları var. Ben de mektubuma burada son verirken baki selam eder tekrar pamuk ellerinden, nurlu yüzünden öperim.
Hayırla kalasın…  
Kestane kebap acele cevap!
                     
Torunun Şükrü
Ankara:10.2.2023
Whatsapp'ta Paylaş