sukrubilgili - HİKAYELERİM
GAMİT
GAMİT
Kalecikkaya köyümüzün yukarısında tepede Gölpınar köyü vardır. Bu köyde 1950’li yıllarda beş hane Kırım Tatarı, on beş hane de düğünlerde davul ve zurna çalan, çocukları sünnet eden abdallar yaşardı. Beni ve Arslan abimi Abdal davulcu Yusuf sünnet etmişti. Şimdi köyde iki üç Tatar ailesi hariç hiçbir davulcu, zurnacı kalmadı. Hepsi göçtü. Çoğu Sungurlu ilçesine taşındı. Sünnet hariç, diğer sanatlarını yıllardır hâlâ orada da icra ediyorlar.  Artık ilçemizde, köyümüzde  düğünü olan davulcuyu, zurnacıyı Sungurlu’dan getiriyor.
Gölpınar köyünde çok iyi zurna çalan Gamit adında bir usta yaşıyordu. Aslında adı Hamit’ti ama köylüleri ona ne hikmetse Gamit diyorlardı. Düğünlerde özellikle tercih edilen biriydi. Diğer zurnacılara göre çok yüksek ücret isterdi. Ayrıca “her öğün soframda rakım, kebabım, sigaram olacak” derdi.  Köyden taksi ile alınmasını ve düğün bitiminde getirilmesini de şart koşardı. 
Birçok zurnacı , davulcu düğünler için ücret istemezler, sadece halay çekenlerin verdikleri bahşişe razı olurlardı. Gençler  Gamit yoksa o düğüne gitmez, halay çekmezlerdi. “Düğünüm neşeli, kalabalık olsun diyenler,” Gamit’in istediği ücrete, ekstra taleplerine “amenna” derlerdi.
Bir kış günü meşhur zurnacı Gamit köyde vefat eder. Öyle bir kar yağmış ki sormayın; yüksekliği adamın göbeğine kadar geliyormuş. Köyde cami ve imam olmadığından Gamit’in akrabaları karları yara yara üç kilometre aşağıdaki Kalecikkaya köyümüze gelmişler. İmama durumu anlatmışlar. Köyün imamı rahatsızlığını bahane ederek “Ben gidemem. Bu karda kışta daha fena hasta olurum,” demiş ve gelenleri yolcu etmiş.
Gölpınardan gelenler Rüstem Çavuş’un odasına gitmişler. Meşe odunların çatır çatır yandığı bu sıcak mekanda sohbet eden köylülere durumu anlatmışlar. Köşede oturan Necip Dayı, “Gamit benim dostumdu. Arkadaşımdı. Madem imam gitmiyor. Onu ben yıkarım, cenazesini de kıldırır, defin işlerini yaparım,” demiş.  
Necip dayının yanında oturan köylünün biri kulağına eğilmiş “Sen doğru dürüst namaz sürelerini bilmiyorsun, ölüyü nasıl yıkayacaksın, cenaze namazını nasıl kaldıracaksın?” diye fısıldamış. O da elini ağzına götürerek “ Sesini çıkarma, ben o işi halledeceğim. Bak garipler ta köyden kalkmış gelmişler. Yardımcı olmazsak ayıp olur,” demiş.
Ellerindeki yabalarla daha önce geldikleri izlerdeki karları temizleye temizleye Gölpınar köyüne gelmişler. 
Necip dayı,  köylülere  “Bana bir döven getirin,” demiş. Dört kişi köşelerinden tuttukları bir döveni getirip önüne koymuşlar. 
“Döveni ters çevirin, çakmak taşlarının olduğu kısım üstte gelsin. Cenazeyi getirip üzerine koyun,” deyince Gamit’in yakınları itiraz etmiş:
“Necip Hocam, dövenin çakmak taşları Gamit’in sırtını keser, kanatır. Bunun üzerinde yıkamakta neyin nesi?”
“Biliyorsunuz Gamit benim çok iyi arkadaşımdı. Onun çok günahı vardı. Bu günahlarını ancak dövenin çakmak taşları temizler.”
Köylüler birbirinin gözlerine bakmışlar. Ne diyeceklerini bilememişler. Necip dayının dediğini yapmışlar; Gamit’i içeriden getirip dövenin dişli kısmına boylu boyunca uzatmışlar.
Köylülerden biri  “Necip Hocam, su kaynatalım mı?” deyince, o da  “Sıcak suya gerek yok,” demiş. Kenardaki karları Gamit’in ayağına, başına, gövdesine sürmüş. Birkaç şeker torbasına sarıp sarmalamış. 
İşini bitirince Necip dayı, “Bu iş tamam. Artık mezara götürelim, “ demiş.
Köylüler dövenin üzerine koydukları Gamit’i sırtlamışlar. Hava soğuk ve çok kar olduğundan mezarı derin eşememişler. Onu çukurun içine koyup üzerine toprak atmışlar. Ömrünün son günlerine kadar gençlerin halaylarında avurtlarını şişirerek öttürdüğü zurnasını da baş tarafına dikmişler.
Gamit’in yakın akrabalarından biri  “Necip Hocam, cenaze namazını kılmadan gömdük mevtayı. Bu defin  işlemi oldu mu?” demiş.
Necip dayı da, “Dövenin keskin çakmak taşları üzerinde cenazesi yıkananın hiçbir günahı kalmaz. Gamit’in cenaze namazı kılınmasa da olur! Ruhuna El Fatiha,” demiş ve cenazeye katılan  yakın akrabaları ellerini açıp süre biliyorlarmış gibi dudaklarını kıpırdatarak Gamit’in ruhuna dua etmişler.
Not:Bu olayı köyümüzde öğretmenlik yapan Metin Coşkun hocamdan dinledim  ve hikayeleştirdim.
Whatsapp'ta Paylaş