sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
TRABZONLU MISTIK:”HOP DEDİK” ÖDDÜK ABİ
TRABZONLU MISTIK İLE (Mustafa Üçüncü) ÇORUMLU ŞÜKKÜŞ’ÜN (Şükrü Bilgili) MACERALARI...
“HOP DEDİK!..” “ ÖDDÜK ABİ!..”
Trabzonlu Mıstık, bıyıkları henüz terlememiş yaşta iken;  Artvin Erkek Öğretmen Okulunda okurken, öğretmen olduktan sonra da emekli olana kadar memuriyet hayatında mücadele ettiği sol düşünceyi temsil eden, hatta ülkeyi bölmeye çalışan bölücülerin partisiyle de kapılar ardında gizli ittifak kurduğu söylenilen bir partiyle yol arkadaşlığı yapan; babaocağından kaçan kaçkınların kurduğu “Özde değil sözde İYİlerin” bir araya geldiği KUŞUM İYİ PARTİSİ’nden Trabzon milletvekili seçilip başkent Ankara’ya geldi.
Ne tesadüf ki o dönem asker arkadaşı Çorumlu Şükküş’te yerli ve milli değerlere sahip çıkan, vatanını, milletini seven Cumhurun bir araya geldiği,  gençliğinde  tanıştığı ve memuriyet hayatında da hiç yalpa yapmadığı, uğruna hayatını dahi verdiği üç hilal sancağı altında toplanan Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de söz sahibi olacak ve ülkenin kalkınmasına damga vuracak milliyetçi-ülkücülerin yuvası, Bozkurt’ların ovası  Başbuğun kurduğu Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) Çorum Milletvekili seçildi.
Her ikisi de ayrı ayrı cenahlarda olsalar da fırsat buldukça Meclis’te olsun, dışarıda olsun bir araya gelip “memleket için ne yaparız?” diye fikri tartışmalar yapıyorlardı. Ne Trabzonlu Mıstık fikrinden, zikrinden , partisinden, kankaları solculardan vazgeçiyordu ne de Çorumlu Şükküş Cumhur ittifakından... Birinde Laz inadı öbürünün de Tatar inadı vardı ;”Nuh diyorlardı , peygamber demiyorlardı...”
Buna rağmen iki kafadar yani Trabzonlu Mıstık ile Çorumlu Şükküş, askerlik arkadaşlıklarının hatırasına mı desem  gençliklerinde aldıkları Ülkücü terbiye ve ahlaktan mı desem; her ikisi de birbirlerini kırmadan, dökmeden gerek Meclis konuşmalarında gerek Meclis kulislerinde ve koridorlarında “karıncanın  belini incitmeyecek” kıvamda  yüz yüze gelip tartıştıklarında veya  sosyal medyada yazdıkları hikayelerle, imalı sözlerle birbirlerine habire laf sokuşturup duruyorlardı.
Çorumlu Şükküş, bakmış ki bu böyle olmayacak ‘Mıstık’la hem bu konuları konuşmak hem de felekten bir gün çalıp geçmişi yadetmek için” bir gün Trabzonlu Mıstığı Ankara’da gezdirmek için davet etti. Bir yıldır Korona yüzünden eve kapanan, canı sıkılan Meclis’e de fazla gitmeyen Mıstık; asker arkadaşının bu teklifine çok sevindi. Teşekkür etti.” Bu hafta sonu gezelim” dedi.
Hafta sonu Pazar günü  Trabzonlu Mıstık atlayıp sözleştikleri yere geldi.. Çorumlu Şükküş arkadaşının  teklifini kabul ettiğine ve buluşma yerine geldiğine çok sevinmiş. Hoş beşten sonra “Karnın aç mı Mıstık?” demiş Şükküş . “ Hemi de nasıl açım. Sorma. Seninle buluşacağım diye sabah kahvaltısında da hiçbir şey yemedim. Karnım zil çalıyor. “ diye karşılık vermiş Mıstık.
Çorumlu Şükküş, arkadaşını bir lokantaya götürmüş. Karnını İYİce doyurmuş. Hesabı ödeyip dışarı çıkmışlar. Hava çok güzelmiş. Tam gezilecek bir hava varmış. “ Asker arkadaşım Mıstık, her ne kadar milletvekili olsakta benim beleş altmışbeşlik otobüs kartım var. Sana da otuz liralık bir otobüs kart alalım. Ankara’da en güzel gezme otobüs ile yapılan gezmedir. Gideceğimiz  yerler turistik yerler olduğundan otomobiller için park sorunu var. Bu yüzden benim düldülü getirmedim. Yanlış anlama ha!” demiş. 
Mıstık’ta “ Bende sen araba getirirsin diye dolmuşla geldim. Benim için otobüsle gezmek farketmez asker arkadaşım. Biz milletin vekiliyiz. Millet ne ile gidiyorsa biz de onlar gibi seyahat etmeliyiz. Yürümeyi ben de çok seviyorum. Kaptan sensin. Sen nereye götürürsen ben oraya giderim. Malum Ankara’da  otuz altı yıldır burada sen yaşıyorsun. Her yerini benden iyi bilirsin” demiş.
Yemek yedikleri Emek semtinden Ulus’a giden bir otobüse binmişler. İlk koltuklar boşmuş. Çorumlu Şükküş cam kenarına, Trabzonlu Mıstık’ta koridor tarafına oturmuş. Sohbet etmeye başlamışlar.  Ulus’ta Tarihi ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni, Ankara Kalesi’nİ, Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin bulunduğu çevreyi gezeceklermiş. Bir kaç durak sonrası  otobüs dolmuş. 
Tandoğan’a gelince gözleri yeşil, yüzü çilli, elinde zurnası olan çingene tipli biri önden binmiş otobüse. Biner binmez de zurnasını ağzına almış, avurtlarını şişire şişire “ Ankara’nın bağları/Büklüm büklüm yolları/Ne zaman sarhoş oldun da/ Kaldıramıyom kolları” türküsünü zurna ile söyleye söyleye otobüsün arkasına kadar gitmiş. Oradan da zurnayı öttüre öttüre otobüsün en önüne tekrar gelmiş. Zurnasını ters çevirmiş. İlk sırada oturan Trabzonlu Mıstığa uzatmış  ve “ Öttük abi!” demiş. 
Trabzonlu Mıstık çok şaşırmış. Bu çilli , yeşil gözlü adam, zurnayı ters çevirerek bana niye tutuyor; iki de bir bana “ Öddük Abi niye diyor ? Şükküş arkadaş!” demiş. 
Şükküş arkadaşı da “ Mıstık arkadaş, adam zurnasıysan sanat icra etti. Senin yabancı olduğunu anladı ve özellikle sana Ankara’nın bağları türküsünü söyledi. Bir yirmilik, bir onluk veya bir beşlik kağıt paran varsa zurnanın deliğine sok “ demiş.
Trabzonlu Mıstık çok cimri biriymiş. Eli cebine hiç gitmezmiş. Asker arkadaşı Şükküş sözlerini bitirir bitirmez “ Yahu Şükküş arkadaş, sen beni bugün gezdireceksin diye üzerime hiç para almadım. Sende varsa benim yerime de ver şu garibana üç-beş kuruş “ demiş Mıstık.
Çorumlu Şükküş bu konularda çok cömertmiş. Cebinden bir ellilik çıkarmış. Zurnanın deliğine kıvırıp sokmuş. Sonra da Trabzonlu Mıstığa “ Sayın Trabzon Vekiim Mıstık arkadaşım. Madem cebinde beş kuruş paran yok. Sana bir şey söyleyeceğim. Yapar mısın bilmem. Ama siz İYİlerin partisisinsiniz ya; İYİlik yapmayı çok seversiniz. Zurnacının ters çevirdiği öttürdüğü aletin deliği küçük, fazla para almaz. Kafanda giydiğin bereni ters çevir. Zurnacının peşine takıl. O ‘Öttük abi” dedikçe yolcuların uzattığı paraları sen şapkanda topla. Madem para vermiyorsun; garibana bir İYİliğin dokunsun. “ demiş. 
Trabzonlu Mıstık “ Zurnacı bunu kabul eder mi ?” demiş. Zurnacı tam yanlarından ayrılacağı sırada Şükküş zurnacının omzuna dokunmuş “ Zurnacı kardeşim, bu arkadaş para toplamada sana yardımcı olacak. Arkandan gelsin mi” demiş. Zurnacı da” Çok memnun olurum Beyefendi, peşime takılsın “ demiş. 
Trabzonlu Mıstık, arkadaşı Çorumlu Şükküş’ün söyledikleri çok hoşuna gitmiş. Hem zurnacının parasını toplarım hem de şu Ankara halkının yardımsever olup olmadığını anlarım” demiş, başındaki kel kafası üşümesin diye Trabzon’dan getirdiği, özel dikilmiş özellikle o yörede Temel ve Dursun’un giydiği takkeyi ters çevirip Zurnacı’nın arkasına takılmış... 
Zurnacı,  Şükküş’ün zurna deliğine soktuğu elli lirayı eline almış her iki yanağından dolandırmış “ Siftah senden bereket Allah’tan deyip yan koltukta oturanların yanına gidip yine zurnayı ters çevirip “ ÖDDÜK ABİ!..” demiş.  
Yolcu kendisinden   “ Öddük Abi “ deyip para talep eden zurnacıya ters ters bakmış; Zurnacı tekrar  “ Öddük Abi !” der demez  iri yarı bir doksan boyunda, yüz yirmi kilo ağırlığında azman bir adam ayağa kalkmış “ Hop dedik Abi!..” demiş , yaradana sığınıp yumruğunu savurmuş. Zurnacı hamleyi görür görmez eğilmiş. Adamın savurduğu yumruk arkasında elinde bere ile duran Trabzonlu Mıstığın sol gözünde patlamış.  
Yumruğu yiyen Mıstık  balıklama biraz önce boşalttığı koltuğa yığılı vermiş. Çorumlu Şükküş aniden gelişen bu olaya bir anlam verememiş ve yanındaki koltuğa boylu boyunca uzanan arkadaşı Mıstığa bakmış ki ses seda yok. Arkadaşının gözü mosmor olmuş. Para toplamak için elindeki bere koridora düşmüş. Otobüsü süren şöför arabayı kenara çekmiş. Yolcular ayağa kalkmış; “ Ne oluyor? “ diye otobüsün önüne birden toplanı vermişler...
Çorumlu Şükküş  telaşla “ Ambulans çağırın. Arkadaşım yaralandı, bayıldı. Polis çağırın “ diye feryat ederken, bir yandan da arkadaşı Mıstığın yüzünü okşayıp “ Uyan Mıstık uyan Mıstık balığa gidelim “ diye bağırıyormuş.
Trabzonlu Mıstık üç saat sonra İbni Sina Hastanesi”nde gözlerini açtığında karşısında Çorumlu Şükküş arkadaşını görmüş.” Bana ne oldu arkadaş. Ben niye hastanedeyim.” demiş. 
Şükküş başlarından geçen olayı hatırlattıktan sonra” Mıstık arkadaş, bu kadar tesadüf olur... Otobüste Zurnacının ‘Öttük abi” sözlerine kıcık kapan ve sinirlenip iri kıyım herifin biri, Zurnacıya yumruk attı; Onun attığı yumrukta yanlışlıkla sana isabet etti ve sol gözün kapandı. Önemli bir şeyin yok. Yumruğu atan Ankara Milletvekillerinden sizin şu payanda olduğunuz sol zihniyetli parti milletvekillerinden biri imiş. Hadi geçmiş olsun. Olaydan sonra milletvekili kimliğini açıkladı. Seçim çalışmalarında benzeri bir olayla karşılaşmış. Milletvekilinin adı ‘öttük abi’ kalmış. Bu yüzden Zurnacının ‘öttük abi” sözlerine tepki göstermiş. Kankanız Solcu Milletvekilinden Davacı olacak mısın?” demiş.
Trabzon Kuşum İyi Parti Milletvekili Mıstık , sağlam sağ gözünü hafif açarak: “Şükküş arkadaşım sol gözümü patlatan  milletvekilinden davacı değilim. O partili arkadaşlar bizim kankamız. Onlarla daha çok yol yürüyeceğiz. Benim yüzümden şimdi davacı olursam ortaklığımıza halel gelebilir. Bir yanlışlık oldu. Kasti bana vurmadı yumruğu milletvekilimiz. Ben onu affediyorum” demiş.
Çorumlu Şükküş arkadaşı da” Yol arkadaşlarınız, kankalarınız size daha çok yumruk atacak; sizler onlara payanda, destek olduğunuz müddetçe. Böyle gidersen senin şu gören sağ gözününde , bir gün solcular tarafından kapatılırsa hiç şaşmam “ demiş. 
Bu olaydan sonra Çorumlu Şükküş’ün arkadaşı Trabzonlu Mıstık sol gözündeki yediği yumruğun acısını çekerken; Kuşum İyi Partililer, içlerinde Mıstık’ta dahil olmak üzere Reis’e ve Bahçeli’ye kızgınlıklarından dolayı İYİlerin değil de bu kelimenin zıt anlamındaki manada olanların yanından, kankaları, payanda oldukları solculardan ve solcuların arkasındaki bölücü gizli ortaklarından asla vazgeçmemişler...
.....
TRABZONLU MISTIK’IN YAZDIĞI FIKRA
20.3.2021
SON BÖLÜM
ŞÜKRÜ DE VEKİL OLUYOR
Kendi kurduğu derneğe başkan olan Şükrü; Putin'e hava atıp, yukarıdan azar işitince; kara kara düşünmeye başladı. Azarı işiten dernek üyeleri de istifa edince iyice yalnız kaldı. Bir süre sonra beni aradı. Durumunu anlattı, boş durmaktan sıkıldığını, ne yapabileceğini sordu. Ben de kendisine; İYİ'lerden vekil olacağımı, kendisinin de AKMHP'den vekil olmayı denemesini söyledim. İzlediğim yolu sordu anlattım: "İYİ'lere giderek; yıllardır kendilerini desteklediğimi, her türlü riski alarak yazılar yazdığımı söyledim. 
Mülakata çağırdılar. Becerilerimi sordular. Hazır cevap olduğumu, araştırmaya gerek duymadan, kendi konuşmalarından güzel cevaplar çıkardığımı anlattım. Terörle ilişkim olduğunu söylerlerse ne cevap vereceğimi merak ettiler. Cevabım hazır dedim: "Her kim, hangi harflerle yazılmış olursa olsun; herhangi bir terör örgütü ile iş tutmuşsa, tutuyorsa, tutacaksa onun; ........" derim. Komisyondakiler birbirine baktıktan sonra; "Hep İYİ olmak zorunda değiliz, böyle biri de lazım," diyerek adaylığımı kabul ettiler."
Beni dikkatlice dinleyen Şükrü; soluğu AKMHP'de aldı. Beni örnek vererek aday olmak istediğini söyledi. Onu da mülakata çağırdılar. Mülakatta; yaptıklarını bir bir anlattı. Hiç bir işte başarılı olamadığını, merkez bankasının iflasında kendileri ile beraber hareket ettiğini söyleyince; komisyon üyeleri, bize böyle adaylar lazım, başarılı olanın bizle işi ne, bu milletin bir problemini çözersen, başka bir problemle gelir, diyerek Şükrü'nün adaylığını kabul ettiler.
Her ikimizde seçilerek meclise girdik. Kayıt sırasında birbirimizi tebrik ettik. Bir süre sonra Şükrü; uzak durmaya başladı. Meğer kendisine; İYİ'lerle muhatap olmaması söylenmiş. 
Bir gün; gündem dışı söz alarak kürsüye çıktım. "Trabzon limanının şehir içinde kaldığını, trafikte sıkıntılar çıkardığını belirterek, yeni bir liman yapılmasını ve gelirinin TS'a aktarılmasını istedim."
Bir yandan konuşuyor, bir yandan da ŞÜKRÜ'ye bakıyordum. Şükrü beni dinlemiyor, grup başkanvekiline bakıyordu. Kürsüden inerken, Şükrü'nün parmak kaldırdığını gördüm. Başkan söz verince ayağa kalktı ve;
- Ben de Trabzonlu arkadaşın istediğini isterim, dedi. Salonda gülüşmeler oldu. Başkan;
- Çorum'da deniz var mı? diye sorunca;
- Ben hava limanı anladım, dedi ve yerine oturdu. İyice içerlemiş olacak ki; sürekli beni izliyordu. Bir müddet sonra söz alarak kürsüye çıktı. Çorum/Alaca'da sulama suyu sıkıntısı olduğunu ve bir gölet yapılmasını istediğini, söyledi. Sözünü bitirir bitirmez parmak kaldırdım. Parmak kaldırdığımı gören Şükrü; kıs kıs gülüyordu. Aklınca beni tongaya düşürmüştü. 
Başkan yerimden konuşmak üzere söz verdi ve mikrofonumu açtı. Söze başladım:
- Sayın başkan! AKMHP iktidarı tarafından, dört beldeye su sağlayan bir şebeke yapıldı. Kaynaktaki su ölçümü Mart ayında yapıldığı için; yaz aylarında su yetmiyor. Kaynağın olduğu yere, kış aylarında su biriktirmek için bir gölet yapılmasını istiyorum. 
Şükrü hayal kırıklığına uğramıştı. Mecliste yaşananlar başkana ulaşmış olacak ki bir gün Şükrü'nün; geceyarısı yayınlanan bir kararname ile vekilliğinin sona erdirildiğini duydum. 
Bir süre haber alamadığım Şükrü'nün; sosyal medyada yazılar yazdığını görünce sevindim. (Selamlar)
Bu yazının linki:
https://www.facebook.com/1664019672/posts/10222810860894459/
Whatsapp'ta Paylaş