sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
TRABZONLU MISTIK:AĞZA BAK AĞZA
TRABZONLU MISTIK ( Mustafa Üçüncü)
İLE ÇORUMLU ŞÜKKÜŞ’ÜN (Şükrü Bilgili)
MACERALARI
“AĞZA BAK  AĞZA!..”
Trabzonlu Mıstık ile Çorumlu Şükküş askerde çok iyi bir kanka olmuşlardı. Yedikleri içtikleri hiç ayrı gitmiyordu. Trabzonlu Mıstık anasının  tembihlediği özellikleri taşıyan İYİ bir arkadaşı gökte ararken yerde pardon askerde bulmuştu. 
Askerde iken Trabzonlu Mıstığın kış boyu anasının gönderdiği “ hurmaları” fazla yemesinden dolayı karnı ağrımış ve davul gibi şişmişti.  Yani “ Mıstığın kışın yediği hurmalar, karnını ve başka organlarını tırmalamıştı. “ 
Kankası Çorumlu Şükküş derdine derman olmuş; yedirdiği bir kilo leblebi tozu ve içirdiği beş litre Erikli su ile sorunu çözmeye çözmüştü ama Mıstık yediği leblebi tozunun, içtiği suyun ardından paçasından sızan sarı renkli bir boya maddesi ile WC ‘ye gidene kadar eğitim alanına dümdüz bir sarı çizgi çizmişti. Mıstık komutanından bu kabahatından dolayı da dayak yemişti. 
Mıstık, kankası Şükküş’ün askerde yaptığı bu iyiliği hiç unutmamış. Her an her dakka her saniye kankasını anar olmuş. Fırsat buldukça da Şükküş’ü telefonda arar “halını, hatırını, bir derdin var mı?” diye sorarmış. Mıstık kadir kıymet bilen  biriymiş; yapılan iyiliği unutanlardan değilmiş. 
Şükküş, Merkez Bankasından emekli olur olmaz  bir boşluğa düşmüş. Aldığı emekli maaşı ile geçinememiş. Çünkü çalışırken bir ay tek diğer ay çift alıyormuş. Emekli olunca da maaşı yarıya düşmüş. Evde hanımıynan da papaz olmaya başlamış. Hanımı “ Başımda ne tüneyip duruyorsun, emekli olanlar iş bulup çalışıyorlar, bir iş bulda çalış. Saatlerce kitap okuyup duracağına git sağda solda çalış, para kazan” demiş.
Şükküş, emeklilik hayatından hiç hoşlanmamış. Bir yandan maddi sıkıntı bir yanda evde hanımın faşizan baskısı canına tak demiş. Dayanamamış sonunda Kankası Mıstığı aramış. Durumunu arz etmiş. Mıstık” Çorum’da Hıdırlık Caminin içindeki türbede sahabeden Suheybi Rumi ve Ubeyd (Ubid) Gazi Makamları; caminin batısında, bahçe içinde yer alan türbede ise Kerebi Gazi'nin Makamı bulunuyor. Seni bu türbelerin birine müdür olarak tayin ettireyim. Kültür Bakanlığında  benim çok İYİ arkadaşımlar var. Benim bir dediğimi iki etmezler. Ne diyorsun bu türbe işine?” demiş. 
Çorumlu Şükküş ‘ün aklına türbede müdürlük yapmak yatmış. “Anasını satayım Merkez Bankasında Müdür olamayıp, müdür yardımcısı olarak emekli oldum. Müdür olmak içimde bir ukde olarak kaldı. Müdürlük egomu hiç olmazsa emeklilikte gidereyim. Kendi memleketimde görev yapmak da hoş olur, ilçem Alaca’ya da sık sık gider anacığımı ziyaret eder, gönlünü ve hayır duasını alırım“ demiş. 
Çorumlu Şükküş, fazla düşünmeden, esnemeden , kaşınmadan  : “ Kankam Mıstık, çok iyi düşündün. O manevi türbelerde ki makamların yanında oturur bol bol kitap okur, kitap yazarım, ‘hem okudum hemi yazdım, yalsn dünya senden bezdim’ derim; hanımın da ‘mahalle baskısından’ da bu vesile kurtulurum . Bu işi hemen halledersen çok memnun olurum” demiş ve Trabzonlu Mıstık arkadaşı bakanı hemen aramış; Çorumlu Şükküş’ün tayinini  Hıdırlık Camisi’nin dışındaki “Kerebi Gazi makamına”  müdür olarak çıkarmış...
Çorumlu Şükküş, tayin kararnamesi gelir gelmez  hiç vakit kaybetmeden görevine başlamış. Boş zamanlarında da oturmuş 400 sayfalık “ Anılardan Öykülere Engelsiz Yürekler “ adında bir kitap yazmış. Kitap birçok internet sitelerinde satışa sunulmaya başlamış.
Trabzonlu Mıstık, Çorumlu asker arkadaşı Şükküş’ün kitap yazdığına sevinmiş ama eli cebine gidip internet ortamından kankasının 45 lira değerindeki kitabını satın almak istememiş. Kimse duymasın Mıstık çok cimriymiş. Kankasından beleş göndermesini beklemiş. Facebookta bu konuda imalı imalı yorumlar yazmış. Ama Kankası Şükküş hiç oralı olmamış, kulağının üzerine yatmış. Hatta Şükküş’te, Mıstık’ın imali bir fıkrasına karşılık,  “ Parayı veren düdüğü çalar” başlığı altında bir fıkra yazmış. Buna rağmen Mıstık kankasının kitabını para ile satın almak istememiş. 
Mıstık sonunda dayanamamış; kankasını telefonda aramış. Demiş ki “ Kankam seni tebrik ediyorum. Kitabını Facebook’ta gördüm. İYİ bir kitaba benziyor. Ben Çorum’a gelsem bana ücretsiz olarak kitabını imzalayıp hediye eder misin?” demiş. Ardından da şunu ilave etmiş;” Kankam, bu kış yine çok Trabzon hurması yedim. Kışın yediğim hurmalar, beni tırmalamaya başladı. Askerde aynı sıkıntıyı yaşamıştım. Bana leblebi tozu yedirmiş bir de beş litrelik Erikli suyu içirmiş, beni kabızlıktan kurtarmıştın. Şimdi de aynı hastalık yine nüksetti. Kaç gündür memişhaneye gidemiyorum. Beni ikinci kez bu dertten kurtarır mısın?” demiş.
Çorumlu Şükküş” Mıstık atla gel” demiş. Mıstık , Trabzon’da at aramaya başlamış. Nereye sordu ise Trabzon’da at bulamamış. Bir gün Temel arkadaşının okuluna gitmiş. “Temel, dere gittim, düz gittim. Tepe gittim, uz gittim. Bir at bulamadım. Benim acil bir ata ihtiyacım var.  Bana bir at bulabilir misin?” demiş. 
Temel: “ Atı ne yapacaksın Mıstık? Emeklilikte Trabzonun dağını taşını atla mı gezeceksin?” demiş. 
Mıstık’ta : “ Çorumlu Arkadaşım Şükküş bir kitap yazmış. Şükküş bana imzalayıp beleş verecek. Yani benden ücret almayacak. Bir de kışın yediğim hurmalar, karnımı tırmalamaya başladı. Askerde iken Çorumlu Arkadaşım Şükküş bana leblebi tozu vermiş, su içirmiş ve beni bu dertten kurtarmıştı. Dün Şükküş’ü aradım. Bana atla gel“ dedi. 
Temel bunu duyar duymaz katıla katıla gülmüş:” Mıstık, kankan Şükküş atla gel deyince, bildiğimiz hayvan olan atla gel dememiş. Yani otobüse atla gel “ demiş. 
Mıstık: “ Temel arkadaş doğru söylüyorsun. Ben bunu niye düşünemedim. Atla Çorum bulunur mu? Ben yanlış anlamışım” demiş doğru Trabzon Terminaline koşmuş. Çorum’a giden “Ali Osman Ulusoy “ otobüsünden bir bilet almış. Otobüs beş dakika sonra hareket etmiş. Mıstık günlerdir Trabzon’un deresinde , tepesinde at aradığı için çok yorulmuş. Otobüse biner binmez de uyumaya başlamış. 
Otobüs Ordu’da mola vermiş. Mıstık’ta inip bir  tas mercimek çorbası içmiş. “Belki benim motor faaliyete geçer “ diye düşünmüş. Tuvalete gitmiş. Küçük abdestini yapmış ama büyük  abdestinden tık yokmuş. “Ne ise Çorum’a az kaldık. Üç dört saat sonra Çorum’a iner Kankam Şükküş beni bu dertten kurtarır” demiş. 
“Ali Osman Ulusoy” otobüsleri hep aynı model, aynı renk, aynı tip arabalarmış. Mola verilen yerde iki tane birbirinin aynısı olan iki otobüs yan yana duruyormuş. Mıstık birine atlamış. Koltuğuna gidip oturmuş. Hemen uyku moduna geçmiş. Esas koltuk sahibi geldiğinde Mıstığın çok derin uyuduğunu görünce uyandırmak istememiş. Acımış. Yan koltuk boşmuş o da oraya oturmuş. 
Mıstık öyle uyumuş ki sormayın. Öyle horlamış öyle horlamış yolcular rahatsız olmuşlar. Muavin arasıra gelip Mıstığın böğrüne uyansın diye dürtmüş ama yine uyanmamış. Yalnız her dürttüğünde horlamasını bir müddet kesmiş sonra aynı tempoda devam etmiş. Burnuna çorap koklatmayı bile düşünmüş muavin ama Mıstık’tan çekinmiş. Çünkü Mıstık uyurken bile çok sinirli, asabi bir tip olduğu anlaşılıyormuş. 
İki buçuk saat  sonra Otobüs Trabzon terminaline girmiş. Ne hikmetse Mıstık’ta o anda uyanmış ve eliyle gözlerini ovuşturmaya başlamış.
Muavin otobüsün önünden yüksek sesle; Sayın yolcularımız Trabzon ilimize gelmiş bulunuyoruz. Geçmiş olsun. Ali Osman Ulusoy şirketi olarak bizi tercih ettiğiniz için sizlere teşekkür ediyoruz “ demiş.
Muavinin bu sözlerini duyan  Mıstık ‘ bu adam ne diyo “ der gibi koltuktan ayağa ok gibi fırlamış, başını hafif eğmiş, sol eliyle koltuğa tutunmuş, sağ elini de muavine sallayarak, en yüksek perden:
“ Ağza bak ağza. Çorum’a geldik demiyor da! Trabzon ‘a geldik diyor!” demiş.
Muavin arka koltukta kendine “ Ağza bak ağza. Çorum’a geldik demiyor da! Trabzon ‘a geldik diyor!” diyen Mıstığa “ bu adam ne konuşuyor?” diye önce bön bön bakmış... “Gece gece şununla uğraşmayım, yol boyunca horlayıp durdu, uyandırmak istedim uyanmadı. Şimdi de kalkmış bana laf sayıyor ‘ağza bak ağza’ diyor. Herhalde uyku sersemliğinden böyle konuşuyor. Buna uymayayım “ demiş  ve otobüsten muavin inmiş. 
Trabzonlu Mıstık, Ordu’da mola yerinde aynı birbirine benzeyen Çorum’a giden otobüse değil de, Trabzon’a giden otobüse binmiş... 
Yani “ Herkes gider Mersin’e, Mıstık gider tersine” olmuş. 
Kankasının “Çorum’a gelirsen ancak “ Anılardan Öykülere Engelsiz Yürekler “ kitabına imzalayıp beleş verebilirim dediği kitaba kavuşamamış, hemi de “ Kışın yediği Trabzon hurmalarının tırmaladığı karın ağrısından kurtulamamış!...
Çorumlu Şükküş’te sabaha kadar Çorum Terminalinde Kankam gelecek diye boştan yere beklemiş...
NOT : Bu hikaye 6 Mart 2021 saat : 01.30-02.15 arasında Anama kavuşmanın heyecanıyla uyuyamadım bu hikayeyi yazdım. Nasıl olmuş!.,
Whatsapp'ta Paylaş