ANACIĞIM MISIRLARI KURUTMAK İÇİN KABUKLARINI BAĞLAYARAK BİR DEMET YAPMIŞ !...
Çocukluğumda rahmetli babam da benim ektiğim aynı yere mısır ekerdi. O kadar mısır yetişirdiki o yıllarda mısırları somaklarından ayırmak için komşular yardıma gelirdi.
Ya da abimin veya benim arkadaşlarım gelir, babamızın, annemizin değneklerle (sopalarla) vurdukları mısır koçanlarında kalmış mısırları birbirine sürterek, koçanlarında bir tane bile mısır bırakmadan ayırırdık.
Bir gün rahmetli abim Tatar Satılmış, Tezekan ( Özhan) mahallesinin yaramazlarından Mehmet ve birkaç arkadaşını getirmişti mısır ayıtlamak için. Tezekanlı Mehmet eline aldığı mısır koçanlarındaki mısırları dişleri ve eli ile tırmalayarak ayırmaya çalıştı.
O sırada Abim Satılmış :
“ Mehmet , kedi gibi mısırı tırmalıyorsun. Bundan sonra senin adın Kedi Mehmet olsun.” dedi. Rahmetli Mehmet ölene kadar, Alacalı bu olaydan sonra “ Kedi Mehmet” olarak bildi.
Anacığım, mısırları calasından ayırırken iyilerini seçerdi. Koçandaki mısırın kabuğunu arkaya doğru çeker, bir ip gibi yapraklarını birbirine bağlar, tavana asar kuruturdu. Bu kuruttuğu mısırları kışın bize kaynatır, hedik olarak veya babamın yağ tenekelerinden çivi ile delip dikdörtgen şekline getirip bir ağaç sopasına monte ettiği mısır kavurma aleti ile tandıra atılan sapın üzerinde kavurduğu beyaz beyaz patlamış mısırları yerdik. Mısırların kavrulduğu bu tenekenin üzerinde kapaklı tenekenin kenarından bir oyana bir buyana sıçrarken benim çok hoşuma giderdi.
Ayrıca tavana astığı mısır koçanlarından da baharın tohumluk yapar, tarlaya ekerdi. Mısır saplarını tandırda yakar ekmek pişirirdi anacığım. Mısır kabuklarından da hasır dokurdu. Diyeceğim şu ki mısırın her şeyi değerlendiriliyordu. Evimiz de israf yoktu bereket vardı.
Geçenlerde Komşumuz çocukluk arkadaşımın eşi Afife yenge gelmişti. O’na haşladığımız mısırdan ikram etmiştik.
Ben “Afife Yenge” dedim, “üç yıldır evimizin bahçesinde, sağında solunda işe yaramaz çer çöpü ata ata bitiremedim. Bir de yıllardır ocağımızda, sobamızda ağaç yakıyoruz. Bir türlü bitmiyor. “
Afife Yenge: “ Şükrü Bey, bu evin çöpüde , ağacı da bereketli; yiyeceği, içeceği de bereketli. İsmail Amca ve anan Lütfiye yenge gece demediler gündüz demediler hep çalıştılar. Bu evde alın terinin ekmeği ve çöpü var.” deyince, ben şöyle geçmişe dalıp gittim...
Gerçekten de rahmetli babamın bu evimizin her köşesinde, her taşında haramsız, hilesiz, hurdasız alın teri var. Rahmetlinin kahvede bir çay içtiğini görmedim. Her sabah namazından bir saat önce kalkar, serdiği keçi postu üzerinde tesbih çeker, dua ederdi. Sabah namazını kılıp çalışmaya başlar, ta yatsı namazına kadar sürerdi bu çalışmak; bahçede, ahırda veya mesleği olan yapı ustalık işlerinde..
Babacığımda, bizlerin kaçanlarından ayırdığı mısırları torbalara kor, değirmene götürür, üğütür; mısır unu yapardı.
Değirmende üğütülen mısır unundan anacığım kış boyu bizlere mısır çöreği, bılamık, kaşamak yapar yerdik.
Bılamık ve kaşamak yemekleri ; mısır unundan yapılan, tereyağa, patetes yahnisine, pekmeze, süte batırılarak yenen Kırım Tatar yemekleridir.
Kaşamak biraz katı oluyor. Kaynar suda kaynatılan mısır unu yer sofrası tahtasının üzerine boşaltılıyor. Sonra da pişmiş bu hamur ince bir iple dilim dilim kesilerek, biraz önce bahsettiğim tereyağa, pekpemeze, patates yahnisine ve süte batırılarak afiyetle yeniyordu. Çerkezler bizlerin “Kaşamak “ dediğimiz yemeğe “Çerkez Pastası” diyorlar. Bılamık ‘ta biraz cıvık olarak aynı garnitürlere kaşıkla batırılarak yeniliyor..
Anacığım, yıllar önce mısır koçanları ile yaptığı kurutmalık ve tohumluk mısır demetlerinden yine bir demet yaptı. Bunlarla bana “Bılamık ve kaşamak pişirin” dedi.
Allah nasip ederse, babacığımın ektiği gibi mısır unu yapacak kadar mısırımız çıkmadığı için , marketten mısır unu alıp, anacığımızın isteği en kısa zamanda yerine getirilecektir.
Etiketlediniz kişiler: Songül Güler,