sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
İSTANBULU TEYO PEHLŞVAN
İSTANBULLU TEYO PEHLİVAN İLE ERZURUMLU  TEYO PEHLİVAN
Madem bunu paylaştım. Bir tanede ben “Bu Teyo Pehlivanlar “ için bir fıkra uydurayım...
Bizim İstanbullu Teyo, dedesi Fatih gibi tedbili kıyafet giyerek, İstanbul’dan kalkmış Erzurum’da krismist bayramında pardon tatilinde “... İki senedir yan gelip yattım. Bedava süt, ekmek dağıtacaktım, dolar fırlayınca verdiğim sözü yerine getiremedim. Bir çok temel atacaktım hükümet engelledi. İşten çıkardığım işçilerle uğraşmaktan, ona buna laf yetiştirmekten yoruldum.  Şöyle bi Erciyes dağında gönlüme göre bir kayak yapayım”demiş. 
Takım taklavatı almayı da ihmal etmemiş. Yardımcısını da  “ Ben  Dadaşların diyarına gidiyorum, beni arayıp soran olursa, yerimi söylemeyin. Bir de benim ikizim Erzurumlu Teyo’yu telefonla arayın. Beni havaalanında karşılasın” demiş.
İstanbullu Teyo, Erzurum havaalanına indiğinde hava eksi elli derece imiş. İstanbul’da ise uçağa bindiğinde  artı otuz derece olduğundan kışlık giysileri yerine yazlıkları ile gelmiş Erzurum’a. 
Uçaktan iner inmez titremeye , hamsi gibi oynamaya başlamış. Üşüdükçe de zıplaması azalmış Erzurum Barı çeker gibi ağır ağır ilerlemiş. Gözü de hep Erzurumlu Teyo’da imiş.  Erzurum havaalanın dışına çıktığında soğuğun şiddeti daha da artmış; ipe asılan çamaşır gibi kaskatı kesilmiş. Tam donacakken Erzurumlu Teyo iki merkeple karşıdan görünmüş.
İstanbullu Teyo o kadar üşümüş kü ha düştü ha düşecek gibiymiş. Erzurumlu Teyo var kuvvetiyle merkebin üzerinde avazı çıktığı kadar bağırmış;” İstanbullu Teyo, yettim. Yıkılma. Ayakta kal. Geldim” demiş.
Erzurumlu Teyo, İstanbullu Teyo tam yere çakılacağı an büyük bir çeviklikle merkepten atlayıp yakalamış. Bakmış ki İstanbullu Teyo donmuş bir çamaşır gibi olmuş. Zaman kaybetmeden çamaşır çitiler gibi İstanbullu Teyo’yu üfeledikçe üfelemiş. İstanbul’dan getirdiği ne kadar kir, pasak varsa tel tel dökülmüş ve İstanbullu Teyo gözünü açmış..
Karşısında Erzurumlu Teyo gardaşını gören İstanbullu Teyo’nun gözlerinden yaşlar aynı İstanbul’un tarihi çeşmeleri gibi şakır şakır akmaya başlamış. O güzelim gözlerinden dökülen gözyaşları havada iken dona dona yere yapışmış. Her iki gözünden yere doğru boncuk boncuk yuvarlak tanelerden bir halka oluşmuş; bu manzaraya bakanlar “ Allah, Allah!.. Müthiş bir manzara. Adamın kafasını da imame sayarsak doksan dokuzluk Erzurum Oltu Taşlı bir tesbih gibi görünüyor. Bu herhalde keramet ehli zatlardan biri”demişler. 
Erzurumlu Teyo’da , adaşı İstanbullu Teyo’un göz pınarlarından dökülen gözyaşlarının doksan dokuzluk tesbih gibi dizildiğini görünce , hayretini gizlememiş:” Adaşım ne mübarek zat. Akan gözyaşı bile tesbih oluyor. İstanbullular Teyo Pehlivanlarıyla gurur duysunlar. Ben yıllardır Erzurum’da göz yaşı döküyorum, bir tanesi bile Oltu Taşlı tesbih tanesi olmadı” demiş, adaşını bağrına basmış....
Bu Teyo pehlivan hikayesini beş dakikada yazdım. Devam ettirelim mi ettirmeyelim mi? Takdir okuyucun olsun. Olumlu görüşler olursa devam deriz.
Whatsapp'ta Paylaş