sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
KELLİK BILAŞICI BİR HASTALIK MI ?
KELLİK BULAŞICI BİR HASTALIK (MI?)
ANKARA’YA KAR MI GELİYOR NE!..
İki başlıklı bir yazı; hangisini uygun bulursanız yoruma yazın lütfen....Genelde iki başlıklı yazı yazmayı seviyorum. Bugünde maalesef çok güleceğiniz hiçbir abartı ve yalan olmayan güzel bir hikaye ortaya çıktı. Buyurun okuyalım....
Bu sabahta “Bismillah “ dedik çıktık Keçiören’in sokaklarına; sabah yürüyüşümüzü yapmak için.
Havayı maskemin altından kokladım; şapkamı çıkardım, koltuğumun altına koydum, meteoroloji gibi yüzde yüz beni yanıltmayan başımdaki birkaç ayva tüyü antenlerle hava durumu tahlili yaptım, esen soğuk rüzgarın şiddetini ve yönünü tayin ettim, gözlerimdeki uzay mercekli gözlüklerin altından gök yüzündeki doğup doğmamakta kararsız bulutlar arasında bana göz kırpan Güneş’e “ ne oluyor, bir durum mu var? Kar mı geliyor” dedim; ayva tüylerimin antenlerine vuran rüzgarın ve ısıtmayan bir görünüp bir görünmeyen ve bana göz kırpan Güneş’ten aldığım bilgileri, burnuma gelen kokuları bir araya getirip analiz yaptım; DOSTLARIM ANKARA’YA KAR GELİYOR haberiniz olsun.
Maskemin altında zor da nefes alsam da, babadan kalan miras gereği bir avcı yardımcısı ( avcı köpeği demiyorum dikkatinizi çekerim!) kadar hassas burnuma gelen kokuları, Saç olmayan başımdaki bir kaç  antenlerin tespit ettiği hava akımlarını ve radar gibi uzayın derinliklerini tarayan gözlüklerimin altındaki kısık gözlerimin bulduğu görüntüler, beni bugüne kadar hiç yanıltmadı. 
Bugün de yanıltmaz sanırım...
Bu yüzden Ankara’da araçları ile yola çıkacaklar zincirlerini yanlarına almayı unutmasınlar. Kış lastiklerinizi takın demiyorum; çünkü bu kural geçen ay Kasım’dan itibaren yürürlükte olduğu için onu hatırlatmıyorum.
Huyum kurusun bir yandan yazı yazarken bir yandanda yürüyorum. Birçok hikayemi bu şekilde yazıyorum; ilham yürürken geliyor. O anda yazmasam bir daha ilham perilerin getirdiklerini hatırlamıyorum. 
İşte bu yazıyı yürüyüş anında yazdım. Yüz metre ileri gittim. Baktım ki koltuğum altındaki gazete duruyor, şapka yok. Vermiş olduğum hava durumu da ağırlaşmaya başlayınca kelajımın üşüdüğünü hissettim. Yine bir umutla tekrar koltuğumun altındaki şapkaya el attım. Maalesef şapkadan eser yoktu. Geldiğim yola geri döndüm. Şapkayı belki bulurum umuduyla gittim ama maalesef benim şapka yollarda da yoktu...
Benim şapkayı kim buldu ise buradan sesleniyorum; sakın benim şapkayı kafanıza geçirmeyin; çünkü benim kellik bulaşıcı... Benden söylemesi; ayrıca tıbben de  kelliğin bulaşıcı bir hastalık olduğu saptanmıştır...
Demokrasilerde çare tükenmez; üşüyen kelajımı boynumdaki atkıyı çıkarıp sardım; Ankara’ya karda gelse fırtına bora da esse “ pilavdan dönenin kaşığı kırılsın “ dedim ; sabah yürüyüşüne devam ettim.
Resimlerdeki manzaralardan ne hallere düştüğümü görün dostlarım. Kalın sağlıcakla. En kötü günümüz böyle neşeli ve karlı olsun.. 
Gök bayrak renkli şapkama yazık oldu!.
Bu yazı bana bir şapkaya maloldu...Değer miydi bir şapkaya bu yazı... 
Şapkamı bulanların  insaniyet namına (0532 542 15 15)  getirmelerini rica ediyorum... Çünkü Ankara’ya kar yağacak ve saçsız başım ayazda kalacak!.. 
KEÇİÖREN ŞÜKRÜM METEROLİJİ İSTASYONUNDAN HAYIRLI KARLAR
Whatsapp'ta Paylaş