SOLCULAR, (ÇORUM SAAT KULESİ DİBİNDE AZ KALSIN) HALİS MANTI İLE BENİ KAÇIRIYORLARDI!...
BİRİNCİ BÖLÜM
İsmail Tekkeli Kardeşim, bugün( 26.3.2921) Çorum Saat Kulesi’nin Güney Doğusunda, 1980’li yılların sonunda yıkılan; bugün yerinde parkın olduğu belediye dükkanlarında 30 seneden fazla genelde Dini-Milli kitaplarının satışının yapıldığı Şahinci Kitapevi’nin sahibi; 1980 Çorum Olayları’nda Bahçelievler önündeki evi önünde şehit edilen Cennet Mekan Mehmet Şahinci Beyefendinin resmini ve resmin altında da bir anısını” Facebook sayfasında paylaştı.
Şahin Kitapevi sahibi Merhum Şehit Mehmet Şahinci Beyin resmini görünce kırk sekiz yıl önce bir hatıram gözlerimin önünde canlanı verdi.
1973 yılı idi. Artvin Öğretmen Okulunda okulumuzda örgüt başkanı seçimi yapılmıştı.
Seçimden bir gün önce okul müdürümüz Turgut Bayraktutan kürsüye çıkıp: “ Yarın demokratik bir Örgüt Başkanlığı seçimi olacak. Seçime iki grup giriyor; Ellinci Yıl Grubu, Ufuk Grubu. Her iki grup iki haftadır demokratik propagandasını yaptı. Seçilecek ‘Örgüt Başkanı’ sizleri temsil edecek. Sizlerle idare arasında köprü olacak. Sizin sorunlarınızı idareye getirecek. Beraber çözeceğiz. Sizi bizlerin nezdinde hangi grubun başkanı en iyi temsil edeceğini düşünüyorsanız onu seçin. Yalnız bir uyarı yapacağım. Seçim sonrası kavga dövüş istemiyorum. Eğer seçim sonrası herhangi bir kavga olursa örgüt başkanlığı seçimi iptal edilecektir. Haberiniz olsun” dedi.
Sanki Tugo dediğimiz müdürümüz Turgut Bey , olacakları önceden sezmiş gibiydi. Öğrencilerin aklında olmayan karpuz kabuğunu hatırlatmıştı.
Ertesi gün pazar idi. Ben, Halis Mantı, Vahap Sönmez, Osman Uygun ve birkaç arkadaş ile oylarımızı sabah kullanıp, okulumuzun karşısındaki Artvin’in dağlarında yabani nar, hurma, ayva toplamaya gitmiştik. Öğle vaktide yanımızda götürdüğümüz kumanyalarla karnımızı doyurmuştuk. Dağlardan gelen küçük bir derede de yıkanmıştık...
Akşama doğru okulumuza geldiğimizde, okulumuzun cam çerçevelerinin indiğini görünce çok şaşırdık. Okulumuzda büyük bir kavga olmuştu... Ülkücüler top oynadığımız sahada toplanmış volta atıyorlardı... Solcular da idare binası önünde toplanmışlardı..
Yemekhane önünde bir arkadaşımıza durumu sorduğumuzda bize:” Örgüt Başkanlığı seçimini Ülkücülerin desteklediği Ufuk Grubu’nun kazandığını, solcuların ülkücelere saldırıp olay çıkardıklarını ve okulun camlarının kırıldığını, okul müdürü Tugo’nun seçimleri iptal ettiğini” söyledi.
Ufuk Grubunun lideri Ülkücü Karslı bir abimizdi. İsmini şu anda hatırlayamadım. Ülkücü grup olarak kazandığımız seçimin iptal edilmesini kabul etmedik. Boykot kararı alındı.
Türkiye’de ilk defa öğretmen okullarında boykot kararını bizim okulda alınmıştı. İki yüz elli kişiye yakın ülkücüler olarak derslere girmedik. “Kazandığımız örgüt başkanlığının verilmesini ve ülkücülere saldıran gerek okul içinden gerek okul dışından gelen solcuların cezalandırılmasını” talep ettik. Kabul edilmedi. Bir hafta içinde yine çeşitli olaylar yaşandı. Okulun idare binasının ve yemekhanenin camları kırıldı.
Bir hafta sonra içimizdeki liderleri zorla okulun kantininde jandarma ile tek tek alıp sürgüne gönderdiler. Boykota katılan iki yüz elli kişiyi de otobüslere bindirip memleketlerimize postaladılar...
Bizi gönderirken Tugo Müdürümüz “sizlere bir hafta izin veriyoruz” demişti ama arkamızdan evlerinize gelen yazıda “velisi olduğunuz öğrenci Şükrü Bilgili, okulda olaylara karışması nedeniyle okuldan bir hafta tard cezası verilmiştir.” yazılı idi. Tard cezasının ne olduğunu bilmiyorduk. Sonradan öğrendik ki boykot yapanlara “bir hafta izin yerine bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası “ verilmişti.
Artvin Erkek Öğretmen Okulunda başlattığımız bir haftalık boykotta acı ve korkunç yaşadıklarımız olayları, Korzul’dan Borçka’ya yaptığımız yürüyüşü bir başka yazımda daha detaylı yazacağım.
Esas ben yazımda bu olaylardan sonra Çorum Saat Kulesi dibinde Halis Mantı ile kaçırılışımı anlatacağım.
Bir hafta yediğimiz tard cezasından sonra Artvin Öğretmen Okuluna tekrar geldik. Derslerimize hiçbir şey olmamış gibi devam ettik. Zaman zaman ufak tefek sözlü tacizler, kavgalar oluyordu ama olay büyümeden kapatılıyordu.
Artık düşman kaplarda idik. Okul öğrencileri iki guruba ayrılmıştı; Ülkücüler, solcular. Çok az sayıda okulumuzda Milli Selamet Partisine sempati duyan ve milli mücadeleci gruba ilgi duyan arkadaşlarda vardı ama bunların sayısı azdı. Yalnız bu olaylardan sonra okulumuza sürgün gelen Urfalı Abdülkadir adında bir arkadaşın yoğun çalışması ile Milli Mücadele gurubunun sayısı iyice artmaya başladı. Ülkücülerin sayısı ise azaldı. Hep ülkücülerin saflarından adam kandırıyorlardı. Bir tane solculardan milli mücadeleci saflarına katılmadı. Biz solcuları bıraktık kendi içimizde yani sağ grupta güç mücadelesine başlamıştık...
Boykota ülkücülerin büyük bir çoğunluğu katılmıştı. Ülkücülerden parmakla sayılacak birkaç kişi ile “ Yeşil Kominist “ dediğimiz Milli Selamet Partisi sempatisi iki arkadaş katılmamıştı. Milli Mücadeleci gruptaki arkadaşlar da boykotumuza katılıp destek vermişlerdi.
Çok zaman geçmemişti; Ramazan bayramı mı idi Kurban Bayramı mı idi memleketlerimize gitmek için tedbir amaçlı okul idaresi otobüsleri okulun bahçesine getirttirmişti. Ülkücüler olarak Artvin şehrine çıkamıyorduk. Artvin o yıllarda solcu bir kentti. Artvinli yerlilerden ülkücü komando bir Kenan vardı. O şehirde ise onun sayesinde ancak şehirde gezebiliyorduk. ( Biz 1976 da mezun olduktan sonra bu kardeşimizi şehit etmiş solcular. Allah rahmet etsin)
Artvin Öğretmen Okulununda okuyanların çoğu Karadeniz sahil boyundaki şehirlerdendi:Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Amasya, Çorum. Daha önceki yıllarda kazanmış Yozgat, Tokat, Kars ilinden arkadaşlar da vardı.
Okulun bahçesinde solcular ayrı otobüslere ülkücü-sağcılar da başka otobüse bindirildik. Artvin’den başlayıp Samsun’a kadar yol boyu, solcuların otobüsü ile bizlerin otobüsü yarış yapa yapa, camlarımızı açarak birbirimize sloganlar atarak, biz Bozkurt işareti göstererek, onlarda zafer işareti yaparak, marşlar söyleyerek geldik.
Şöförlerde bizim gazımıza gelmişti. Bir bizim otobüs öne geçiyordu, bir solcuların otobüsü öne geçiyordu. Her geçtiğimizde “ Domatesin çekirdeği kırmızı kırmızı . Bizim şöför, şöförlerin yıldızı yıldızı” dedikçe, şöför amcalar da bizden daha fazla aşka gelip gaza bastıkça basıyorlardı. Trabzon’dan, Giresun’dan , Ordu’dan, Samsun’dan arkadaşlar birer birer indiler. Arkadaşları memleketlerine geldikçe indirip yola devam ediyorduk. Amasyalı arkadaşlarda sanırım Samsun’da indiler.
Artvin Öğretmen Okulunda birlikte okuduğumuz solcu arkadaşların bindiği otobüsü ile ülkücülerin bindiği bizim otobüs ayarlanmış gibi henüz güneşin doğmadığı bir saatlerde Çorum Eski Garajların tam karşısında Ulusoy yazıhanesi önünde durdu. Bizler indik aşağıya. Solcularda indi; Onlar bir tarafta toplandı. Biz bir tarafta. Artvin’de yaptığımız kavga yetmemiş gibi sabahın seherinde girdik birbirimize... Çok iyi hatırlıyorum Pamir’in bir kaçışı vardı sormayın; zaten paytak paytak yürüyordu; koşarken sanki ayakları birbirine girecek gibi idi.
Kendimizi kurtarmadan Vatan kurtarıyorduk yaptığımız bu kavgalarla... Solcular kavga sonucu Milönü’ne doğru kaçıp gitmişlerdi. Bizler de ; Osmancıklı, İskilipli, Kargılı Ülkücüler de ilçelerimize gitmek için vedalaşıp ayrıldık oradan...
Devam edecek..