2) BABAMDAN KALAN MAYIS VE TEZEK!..
BABAMDAN KALAN ALET, EDEVAT VE EŞYALARIN HİKAYESİ...
2) MAYIS VE TEZEK!..
“ Mayıs ile tezek kelimelerini bir araya nasıl getirdin aşkolsun Şükrü Bey!..” diyenleri duyar gibi oluyorum...
Çünkü “mayıs” kelimesi herkesin bildiği gibi on iki aydan birinin adı; tezek” ise “ yakıt olarak kullanılan kurutulmuş sığır dışkısı”. Öyle ise ne alaka; biri bahar mevsimin ayı diğeri de sığır dışkısı; tam bir “kel” alaka!..
Kel, deyince aklıma müzevir (arabozan ) bir arkadaş geldi. Bu müzevir arkadaş bir gün olmayan lüle lüle, sırma sırma saçlarıma bakarak “ Yahu Şükrü, sen saçları birden döktün. Senin at yelesi gibi tüylerin vardı gençlik yıllarında. Aniden dıbdızlak oldun. Bunun nedeni ne ? Kellik ( modern karşılığı tarama özürlülük) yoksa sizde soydan mı geliyor kellik? Baban Işılak İsmail Amcanında bildiğim kadarıyla hiç saçı yoktu... Kelliğin ve sakalınla, yaşlandıkça rahmetliye çok benziyorsun,” demişti.
Ben de Müzevir Arkadaşın gözlerinin içine tatlı sert bir bakışla:
“Arkadaşım, sen aslında bunu gerçekten mi öğrenmek istiyorsun? Yoksa benimle kafa mı buluyorsun?”
“ Evet, gerçekten çok merak ediyorum. Senle kafa bulmak bana yakışmaz. Senin gençliğini hayal ettiğimde; at yelesi gibi saçların vardı. Şimdi ise baktığımda aynı ‘Esenboğa Havaalanı ‘ gibi. Sanırım sinekler kafana konsa ayakta duramaz. Kalkış yapmaya kalksa badanaj yapar!..” deyince tepem birden atı verdi...Kızdığımı anlayınca gülümseyerek:
“Yahu Şükrü, sen bu tür şakaları kaldırırdın. Niye birden tepen attı? Olmayan saçların birden dikleşi verdi. Gerçi ‘Esenboğa Havaalanı’ , ‘ sinek badanaj yapar ‘ gibi ifadelerle espri yapayım dedim. Esas amacım senin saçlarının aniden dökülmesinin sırrını öğrenmek... Benim de dökülmeye başladı da!.. tedbir alayım yani!..” der demez, ben aldım sazı elime:
“Bak benim sırma saçlı Müzevir Arkadaşım. Benim saçlarımın aniden dökülmesinin sebebi, gençlik yıllarımda başıma çok “ mayıs” sürdüm... Bu yüzden aşırı sürdüğüm mayıs benim tarlayı yaktı... Ardından yanan saçlarım tel tel dökülüverdi... Şimdi anladın mı saçlarımın neden firar ettiğini...”
“Her şeyi anladım da şu başına sürdüğün “mayısı” anlamadım. Sahi sürdüğün mayıs, şampuan markası mı?” deyince, bıyık altından güldüm...
“Sen şehir çocuğusun. Benim gibi hayvanlar içinde büyüseydin ‘mayıs’ın ne olduğunu bilirdin. Mayıs, şampuan markası mı diye sormazdın. Sıkı dur!.. Açıklıyorum: Mayıs, halk ağzıyla sığırların taze dışkısına denir.”
“Gerçekten, mayıs sığırların taze dışkısına mı deniyor? Öyle ise sen ‘mayıs’ı yani taze sığır dışkısını kafana niçin sürdün? Amacın ne idi? İnsan kafasına o kokmuş dışkıyı sürer mi? Sen de biraz akıl noksanlığı yok değil mi?”
“ Amacımın ne olduğunu anlamadın mı? Seni ben zeki, akıllı biri olarak biliyordum. Gençliğimde gördüğün sırma saçlar, yirmisinden sonra tel tel dökülmeye başladı.
Bildiğin gibi ‘mayıs’ tarlara atılan hakiki doğal gübre. Mayısın serpildiği tarlalarda bitkiler coşuyor, daha fazla ürün veriyorlar. Ben de dökülen saçlarım daha gürleşsin, daha sık olsun, dökülmesin diye ‘mayıs’ı fazlaca kaçırmışım... Bir kaç hafta sonra baktım ki benim tepelerde hiç saç kalmamış. Mayıs, olduğu gibi o gür saçlarımı yakmış ve dökmüş. İşte şimdi anladın mı kel kalış sebebini” deyince, Müzevir Arkadaşım kahkahayı patlatı verdi. Kaç dakika güldü hatırlamıyorum. Yere eğilip eğilip kalkıyor. Her kalkışında konuşmak istiyor ama gülmesinden dolayı kekeleyerek ağzından bazı kelimeler dökülüyor ve ne dediği anlaşılmıyordu...
Gülmesini bir müddet ben de izledim. Nihayet çam yarması gibi gövdesini yerden kaldırdı. Benim kendisini izleyen dikkatli gözlerimle kontak kurunca konuşmasına başladı.
“ ilahi Şükrü!.. Ben de seni akıllı biri zannediyordum. Demek ki değilmişsin!.. İnsan saçlarım daha gür çıksın diye kafasına hayvan dışkısı sürer mi Allah aşkına. Senin aklın başında mı?” deyince,
“ Dinle beni dinle, dedim. Kafama sadece mayıs sürsem iyi. On beş yaşlarında iken de saçlarım geriye yatsın diye ön tarafına tuz döktüm. Ahırdaki ineğimizin önüne eğilip saçlarımı yalattırdım. İnek saçlarımı bızağısını yalar gibi yukarı doğru yalaya yalaya, saçlarımı geriye yatırırdı. Tabii bu yalamada da saçlarımdan kopanlar oldu... İşte o yıllarda ineklere çok yalattığımdan yirmili yaşlarda da fazla mayıs sürdüğümden dökülü verdi birden o tarak girmeyen sırma saçlarım.”
“Şükrü, bakıyorumda benimle iyi kafa buluyorsun!..” dedi Müzevir Arkadaş.
“Eeeee ne yapayım. Sen kaşındın baştan. Ben mi dedim sana benim kafa ile uğraş!.. Bu kafa ile uğraşanlar işte böyle alırlar okkalı cevaplarını!.. Yalnız Müzevir Arkadaşım sana ayrıca teşekkür etmeliyim. Çünkü benim aklımda hiç mayıs muyus yoktu. Sen hatırlattın. Bak sana önce ‘mayıs’ adını alan taze hayvan dışkısının sonra hangi adı aldığını anlatayım. Dinlemek ister misin Müzevir Arkadaşım” dedim.
“Hay! Hay!.. Şükrü Arkadaşım. Çok ilgimi çekti; senin şu ‘mayıs’ı kafana sürmen ve sığırlara saçlarını yalatman. Sanırım yine enteresan şeyler anlatacaksın. Kulaklarımı açtım. Seni dinliyorum,” dedi. Ben de başladım anlatmaya....
Devam edecek...