MAHALLE BAKKAL HİKAYELERİ
Yaşanmış gerçek hayat hikayesi
2-MAHALLE BAKKALI SEYFİ ABİ
Ankara’ya 1984 yılında geldiğimde Sanatoryum Caddesi’nin altındaki postane binasının bulunduğu Çaldağı Sokağı’ndaki binada otururken komşularımdan Çorumlu hemşerim Seyfi Abi, birkaç bina ilerimizde mahalle bakkalı işletiyordu.
Hem hemşerim hemi de komşum olması hasebiyle ondan alışveriş yapmaya karar verdik. Biraz ilerde Dalgıç Sokak’ta şu anda Ankara’da sayısını bilmediğim birçok semtlerde şubeler açan “ Akyurt Süpermarketler Zinciri”nin şarküteri üzerine açılan ilk küçük bir bakkal dükkanı vardı ama ben hemşerimi tercih etmiştim. Et ve peynir alışverişlerimi arasıra bu marketten de yapardım.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Ankara Şubesine ilk girdiğim altı ayda maaşımın yüzde ellisini, ikinci altı ayda yüzde yetmiş beşini alıyordum. Yeni evlenmiştim. Düğün borcu hayli kabarıktı. Oturduğum yer de kiralıktı. Bu yüzden geçim sıkıntısı çekiyordum. “Bakkaldan yaptığım alışverişimi ertesi ay başında ödeyebilir miyim?” dediğimde; Komşum Bakkal Seyfi Abi : “Olur Şükrü Bey, ne demek!” dedi ve bakkal defterinden bana bir sayfa açmıştı. Bize de bakkaldan alınan eşyaların karşılıklı olarak işlenmesi için küçük bir defter vermişti.
Ben bütün gün işte olduğumdan eşim veya çocuklar ihtiyaçlarını almak için küçük defteri yanlarında götürüyorlardı Bakkal Seyfi Amcaları önce bize ait küçük deftere sonra da kendi bakkal defterine benim adımın yazılı olan sayfaya, alınan eşyaların tutarlarını kalem kalem yazıyordu.
Kızım Elif Bilge, ilkokul bire gidiyordu. Yeni yeni fişler ( Ali gel. Okul açıldı. Zil Çaldı. Vb. fişler) ezberlemeye başlamıştı. Bir gün ortanca kızımın canı çikolata istemiş. Ablası Elif Bilge’ye “ Abla Seyfi Amcaya çikolata yaz da gidip alıp geleyim; beraber yiyelim “ demiş. Elif Bilge’de defterinden kopardığı bir yaprağa: “Ali gel. Okul açıldı gibi bildiği fişleri “alt alta yazmış; Büşra ‘nın eline bakkal defteri ile verip göndermiş. Bakkal Komşumuz Seyfi Abi , notta yazılanları okuyunca gülmüş. Sonra da “ Kızım Büşra, ablan herhalde yanlış şeyler yazmış. Ne istiyorsun?” demiş. Büşra’da “ çikolata “ deyince , üç çikolata eline verip göndermiş. Çünkü üçüncü kızım Burcu için de çikolata vermiş ve bakkal defterine yazmış.
Aybaşı günü evden aldığım küçük defterin içindeki rakamları iş yerimde, hesap makinemle toplayıp cebime koyardım. Tabii o gün çalıştığım Merkez Bankası Ankara Şubesi görevlilerce zarf içinde imza karşılığı verilen gıcır gıcır maşımı da itina ile ceketimin iç cebine yerleştirirdim. Akşam eve uğramadan doğru mahalle bakkalımıza giderdim. Komşumun yanına geldiğimde o da kendi defterini toplardı. Ben “ Komşum kaç lira ?” dediğimde; önündeki defterdeki rakamı söylerdi. Eğer rakamlar bire bir tutuyorsa bir aylık yaptığım alışverişin tutarını hiç el değmemiş banknotları komşumun eline tek tek sayardım.
Komşum da taptaze parayı görünce çok sevinirdi. Her ikimizin defterinde uyuşmazlık olursa tek tek rakamları karşılaştırırdık; nerede hata varsa tespit ederdik. Öyle zamanlar oluyordu ki bazen benim küçük defterime yazılmış rakam onun defterinde yoktu, onun defterinde yazılı rakam benimkinde yoktu. Sonunda hesapları doğrultur helalleşir; o ayın alışveriş kalemlerine gönül rahatlığı ile üstünü çizerdik. Alışveriş için her ikimizde temiz yeni bir sayfa açar, ilgili ayın adını sayfanın en üstüne büyük harflerle yazardık...
Zaman zaman gerek yazılı basında gerekse görsel basında; kendini gizleyen hayırseverlerin, on tane mahalle bakkalında benim gibi otuz beş yıl önce bakkal defterlerine yazdırılan alışverişlerini ödeyemeyen fakirlerin borçlarını ödediğini duyuyoruz.
Bu tür haberleri okuduğumda veya televizyonda izlediğimde inanın ben çok mutlu oluyorum. Hala Türk Milleti’nde hatırı sayılır sayıda isimleri bilinmeyen hayır sahipleri var. Bu yüzden bu millet kolay kolay yıkılmaz. Bu tür yardım yapanlardan Allah razı olsun. “Veren el alan eli, alan elde veren eli bilmiyor!”
Aslında devlet olarak, hükümet olarak ve millet olarak bu mahalle bakkallarının yok olmasına seyirci kalmasak çok iyi olur. Bu küçük esnafın mahallelerde ayakta durması toplumun geleceği açısından çok önemli...Çünkü buraları çalıştıran kişiler, mahallede olup bitenlerden haberi olan, mahallenin fakirini fukarasını , hırlısını, hırsızını bilen insanlar. Oğlunu evlendirecek biri gelini ve ailesi hakkında en güvenilir bilgiyi almak için, fakire fukaraya yardım etmek isteyen kişi bakkal amcaların kapısını çalarlar. Bu yüzden mahallenin radarı, kamerası, gözü ve kuşağı olan bakkal amcalar da “ Mahalle Bakkalları” ile birlikte tarihten silinecek; mahallenin adete bir bilgisayarın harddiski gibi kayıt tutan hafızalar da yok olup gidecek...
Mahalle Bakkalların kapanmaması için Kayserili Rasim Dumanlı arkadaşımız 25.2.2021 tarihinde Facebook sayfasında yazdığı bir yazıda, o da benim gibi mahalle bakkalların yok olmasından endişe duyarak, küçük bu müesseselerin yaşatılması için bir takım öneriler sunmuş. Bu öneriler benim kafama yattı. Yabana atılacak gibi değil. Yazar arkadaş diyor ki:
“Esnaf odasına bağlı bakkallar, manavlar ve kasaplar bir "birlik" oluştursalar ve kurulacak marketleri, bunlar işletseler nasıl olur..? "işletme sermayesi" olarak ta, Devlet Bankalarımız bunlara "faizsiz ve uzun vadeli kredi" desteğinde bulunsa... Hem Devletimiz bu "alış-veriş” işine bulaşmamış olur, hem muhtemel "adam kayırmaların" ve "satınalma hilelerinin ve su-i istimallerinin" önüne geçilmiş olur, hem esnafımızın zincir marketlerle rekabet gücü artar ve bu iş onlar icin de "can suyu" olur, hem de fiyat istikrarı temin edilir inşallah. Buralarda çalışacak personeli ve binaları da kendileri bulsunlar, maliyeye kaydolsunlar, vergilerini de versinler.
Ben ticaret erbabı değilim ve bu işlerden de hiç anlamam ; düz bir mantıkla yaptıgım bu teklifin eksiğini gedigini de, işin ehli tamamlansın lütfen.”
Rasim Duman çok haklı. Hükümet şu pandemi günlerinde iş yerlerine, fakir fukaraya bir takım verdiği mali desteklerin yanında “ Mahalle Bakkallarına” çok vakit geçmeden bir el atsa çok iyi olur...
Esas ben size Şubat’ın son haftasında havanın çok güzel olduğu bir günde Ulus’ta Keçiören durağında otobüs beklerken tanıştığım yıllardır mahalle bakkallığı yapmış İskilipli Hemşerim İsmail Amcanın ilginç hayat hikayesini anlatacaktım; mahalle bakkalı deyince aklıma çocukluğumdaki Bakkal Hakkı Dayı, Bakkal Laz Hoca, Ankara’da komşum Bakkal Seyfi Abi geldi. Geçmişe daldık gittik.
Madem “ laf lafı açtı” ; Mahalle Bakkalı İsmail Amcadan önce “Çerçiciler” gibi tarihten silinen “ Köy Bakkalları “ ile de birkaç kelam etsek nasıl olur acaba?..
İşte size kırk yıl önce Alaca ilçemdeki “ Mahalle Bakkallarına” karşı ayakta kalmaya çalışan “Bir Köy Bakkalı hikayesi... “ Maalesef köyler göç nedeniyle boşaldığından köy bakkalları da tarihte yerini aldı; yani onlar da kapandı... Nüfusu kalabalık bazı köylerde çok nadir olarak köy bakkallarına rastlamak mümkün.Kalecikkaya köyümde Dayım oğlu Murat Seçer hem ilçem Alaca’da hemi de köyümüzde “köy ve mahalle bakkallığını” devam ettiriyor...
Devam edecek...