29-ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: TARİHİ KORZUL (ÇAYAĞZI)CAMİİ VE MÜCİ̇P HOCA
Cuma namazını kılmak için okulumuzdan çıkmış, Artvin’in en aşağısında bir yamaca kurulmuş, ilk defa duyduğumda kulağıma hoş gelmemiş Korzul (Çayağzı) mahallesinin camisine gelmiştik.
Baki, bana caminin tuvaletlerini ve abdest alınan yeri gösterdi. “ Sen abdestini al . Biz Ömer’le camiye giriyoruz. Namazdan sonra cami imamı Mucip Hocayla seni tanıştıralım,” dedi.
Dün Baki ile Ömer yemekten sonra bu camiye gelip öğle namazını kılmışlar. Cami Hocası ile tanışmışlar. Alacalı olduklarını söylediklerinde, cami görevlisi imam “ Benim sizin ilçenizin Beşiktepe köyünden tanıdıklarım var” demiş. Birkaç kişiyi söylemiş. Ömer, Baki “tanımıyoruz” demişler.
Ben abdest alırken, ezan okunmaya başlamıştı. Artvin’de ilk defa ezan sesi duyuyordum. Bu ses bana huzur veriyordu. Artvin’in Çoruh nehrini kuşatmış dağlar arasına sıkışmış Korzul mahalesinin semalarında ezan yankılanıyordu....
* Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber.
* Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü en lâ ilâhe illallah.
* Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah, Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.
* Hayye ale’s-salâh, Hayye ale’s-salâh.
* Hayye ale’l-felâh, Hayye ale’l-felâh.
* Allâhü ekber, Allâhü ekber.
* Lâ ilâhe illallâh.
Ezanın Arapçası okunurken ben de manasını içimden tekrarlıyordum:
* Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür.
* Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet ederim, Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet ederim.
* Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet ederim, Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet ederim.
* Haydin namaza, haydin namaza.
* Haydin kurtuluşa, haydin kurtuluşa.
* Allah en büyüktür, Allah en büyüktür.
* Allah’tan başka ilah yoktur.
Bizler de “kurtuluşu” bulmak için gelmiştik Korzul camisi kapısına...
Alaca’da aklı başında kime sordu isem “Artvin solcu bir şehirdir. Orada zor okursun.” demişlerdi. Böyle bir şehirde “namaz kılan az olur” diye düşünmüştüm. Ama yanılmıştım. Bizim gibi okuldan öğrencilerin, Korzul’da oturanların ve okulunuzun yanında Ruslar tarafından kurulmuş kontarplak fabrikasında çalışanların camiye girdiklerini görüyordum...
Alaca’da son iki senedir yaz tatillerinde Zile yolunda yeni yapılan İmam Hatip Ortaokulu binasında Kur’an öğrenmeye gitmiştim. Tüm Alaca’nın çocukları ve cami imamları burada toplanmışlardı. Camiler yerine Kur’an burada öğretiliyordu. Kur’anın yanında da hocalarımız çok güzel dini bilgiler veriyorlardı. Hemen hemen namazda okunacak süreleri ezberlemiş, namazın nasıl kılınacağını da uygulamalı olarak öğrenmiştim. Günlük namaz kılmıyordum ama cuma namazlarını kaçırmıyordum... Çok şükür bugün de Artvin ilinin Korzul mahallesinde ilk cuma namazımı kılacaktım.
Korzul’daki (Çayağzı) Camisinin tam kapısından adım atacağımda kitabesinde şu yazıyordu:
“1792 (Hicri 1207) yılında Livane (Artvin) sancak beylerinden biri olan Salih Bey tarafından yaptırılmıştır.”
Bundan dolayı camiye Salihbey Camisi de deniyormuş.
Öğretme Okulu Sokağımızda yer alan bu cami yapısı, bodrum katı üzerinde yükselmekte olup, kuzeyinde sonradan eklenmiş olan son cemaat yeri, kuzeybatı köşesinde minare, doğu yönünde ise şadırvanının yanı sıra kuzeybatı yönünde tarihi çeşmesi yer almaktadır. Cami, kareye yakın plana sahiptir. Yapının cepheleri oldukça sade tutulmuştur. Yapıya dıştan bakıldığında tarihi değeri olduğu anlaşılmakla birlikte, yapılan onarımlarla orijinal dokuya uyulmuş olsa da iç mekan hayli faklılaşmıştır.(1)
Bugün kendimi şanslı biri olduğumu kabul ettim. Ta Çorum Alaca gibi bir yerden kalk Artvin’e gel; daha ilk gün ilk Cuma namazını yüz seksen yıl önce Osmanlı döneminde yapılmış tarihi Salih Bey Camisi’nde ( Korzul Çayağzı Camisi’nde) kıl.
Daha ilk giriş kapısının üzerindeki mermerden ve kesme taşlardan yapılı bir hilal şeklindeki sanat eseri hemen dikkatimi çekti. Tam bu kapının karşındaki mihrapta beyaz mermerle yapılmıştı. Sağ kenarda da ahşap bir mimber duruyordu. Ben de arka sıralarda bir yere geçip oturdum. Hoca vaiz ediyordu. Ezanın okunduğunu müezzin hatırlatmasıyla vaizi sona erdi. Cemaat ayağa kalktı. Hoca’da mihraba geçip namaza durdu.
Caminin içi hemen hemen dolmuş gibiydi. Cuma namazımızı huşu içinde kıldık. Namaz sonrası cami dışında Mücip Hocanın çıkmasını bekledik. Mucip Hoca kapıdan çıkar çıkmaz Baki ile Ömer’i görünce “ Alacalı hemşerilerim cumanız mübarek olsun. Allah kabul etsin namazınızı. Okula gitmediğinize göre kimi bekliyorsunuz. İçerde hiç kimse kalmadı.” dedi.
Baki : “ Mucip Hocam, sizi bekliyoruz. Şu yanımızdaki aslan delikanlı da Alacalı arkadaşımız. O da bugün geldi . Okulunuza kayıt oldu. Cuma namazına onu da getirdik. Dün bize Beşiktepe köyünden birilerini söylemiştin. Bu arkadaşın Beşiktepeli kiracıları varmış. Mahallelerinde oturan Beşiktepeli arkadaşı varmış. Onların isimlerini söylesin. Belki siz onları tanırsınız “ dedi.
Mucip Hoca, bana baktı:” Hoş geldin evladım. Okulun hayırlı olsun. Söyle bakalım. Beşiktepeli kimleri tanıyorsun?”
“Mucip Hocam, bizim evde geçen yıldan beri Gerdekkayalı Asim Amca ile evli Beşiktepeli Gülseren Abla oturuyor. Gülseren Ablanın Alaattin adında bir de abisi var. Ara sıra o da gelip Gülseren ablaya misafir kalıyordu. Alaattin Abiye ‘Artvin Erkek Öğretmen Okulunu kazandığımı söylediğimde’ çok sevinmiş , ‘bizim orada hocalık yapan bir akrabamız var’ demişti. İsmini de söylemişti ama unuttum. Bir de evimizin üç yüz metre uzağında Osman arkadaşımın babası var. Onlar da Beşiktepe köyünden. Adı da Şahmender Pekdemir. At arabası var. Geçimini onunla sağlıyor, ” dedim.
Mucip Hoca, benim anlattıklarımı can kuşağı ile dinledi. Sonra bana gülümseyerek: “ Allah!..Allah!..” dedi. “ Şu tesadüfe bakın. Bahsettiğin Gülseren abla ve Abisi Alaattin benim akrabam. Alaattin Abinin bahsettiği hoca da benim. Alaca’ya gittiğinde benimle görüştüğünü ve her ikisine de selamımı söyle. Şahmender Pekdemir ile akrabalığım yok. Sizler benim hemşerim sayılırsınız. Bir derdiniz , bir sıkıntınız olursa, özellikle babalarınızdan harçlıklarınız geç gelirde paraya ihtiyacınız olursa benim yanıma gelin ben size yardımcı olurum. Anlaştık mı?”
Baki:” Hocam anlaştık . Allah sizden razı olsun. Öyle bir sıkıntımız olursa geliriz. Bize müsaade. Ders zili çalmak üzere. Dersimize yetişelim. Allah’a ısmarladık” dedi.
Mücip Hoca ile tokalaşıp ayrıldık. Mucip hoca ile tanışmamıza çok sevinmiştim. Abdurrahman abiden sonra bizi sahiplenecek, sıkıştığınızda derdimizi dinleyecek, parasız kaldığımızda bize borç para verecek okul dışında bir Amcamız da olmuştu. Buna çok sevinmiştik. Artvin’de yalnız değildik.
Okulun kapısından adım attığımızda zil çalıyordu. Ömer: “ Sahi Şükrü, sen kızılcık dayağını anlattığın için soramamıştım. Seni hangi sınıfa verdiler?” dedi. Ben de: “ 4/g sınıfına verdiler,” deyince; Ömer : “ Ooo Şükrü çok güzel aynı sınıftayız. Baki’de aynı sınıfta. Hadi o zaman birlikte sınıfa gidelim” dedi.
“Ömer, Eğitim Şefi Faik Hocamız, ‘bugün ister derse gir ister girme’ dedi. Acaba sizinle mi gelsem yoksa okulun içinde gezip sağı solu mu tanısam? Bir düşüneyim” dedim.
Devam edecek...
NOT: Tarihi Korzul Camisinde görev yapan Mucip Hoca , 1973 yılında okulumuzda olaylar çıkması nedeniyle iki yüz elli kişi Borçka’ya doğru yürümüştük. Hedefimiz TRABZON KARADENİZ Teknik Üniversitesi idi. Bu üniversiteden Komando Ülkücülerden bizlere yardım isteyecektik. Bu yolculuk sırasında bir yandan yağmur yağıyor, bir yandan da Çoruh ırmağı boyu acı soğuk bir rüzgar esiyordu. Karınlarımız açtı. Tam bu sırada beyaz bir Anadol ile Mucip Hoca iki çuval ekmekle imdadımıza yetişmişti. İki çuval ekmek bizi açlıktan kurtarmıştı. Çünkü sabah kahvaltısı bile yapmamıştık. Akşam olmak üzere idi. Her bir arkadaş kendine uzatılan bir somun ekmekten ancak açlığını giderecek kadar bir parça somundan koparıp arkadaşına uzatıyordu. Ben işte gerçek paylaşmayı aç olduğu halde somunun tamamını yemeyip arkadaşına ekmeği uzatırken gördüm ve yaşadım...
Mucip Hocaya ve bu yürüyüşte olupta vefat eden tüm Ülkücü kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.
1)https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/artvin/gezilecekyer/salih-bey-camii