sukrubilgili - MAKALELER-ANILARIM
12-ARTVÝN BÝR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE: LAZ HOCANIN EÞEÐÝ’NÝN AKÝBETÝ-2-

12-ARTVÝN BÝR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE: Yaþanmýþ gerçek bir hayat hikayesi 

ONÝKÝNCÝ BÖLÜM: LAZ HOCANIN EÞEÐÝ’NÝN AKÝBETÝ!..(2)

Mahallenin çocuklarý olarak eþeklere binmeye can atardýk. Nerede baþýboþ bir eþek bulsak sýra ile biner mahallenin arka bahçelerinde “ deh çüh, deh çüh” diye onunla eðlenirdik. Laz Hocanýn akýllý eþeðine de binmeye çok çalýþtýk ama bizleri hiç yaklaþtýrmadý. Osman arkadaþýmýz biraz büyüktü bizden; o bir keresinde üzerine binmeyi baþardý ama bindiði gibi yere çakýldýðý bir oldu...

Bir gün Sudeposu’nun altýndaki Hayriye Ablanýn bahçesinden meyve yolmaya gitmiþtik. Yanýmda Ýhya, Osman arkadaþlarým vardý. 

Hayriye Ablanýn bahçesinin hemen sað yanýnda boþ arazide “Laz Hocanýn Boz Eþeði “ile Kýrdýran Ablanýn ( Annemin ahretliði Saðancý soyadlý Kürt arkadaþlarýmýn ebeleri) sýrt tarafý hafifçe yaralý siyah eþeði  birbirinden uzakta kazýklarla çakýlmýþ boyunlarýnda urgana baðlý iplerle yayýlýyorlardý. 

Kýrdýran Ablanýn siyah eþeði ile annemi de yanýma alarak hayvanlara Kanlýbostan ‘dan, Veli Çayýrý’ndan ve Tekke’den çuvallarla çok ot getirmiþtik.

Laz Hocanýn Boz Eþeði, kazýða baðlý bulunduðu urganý gerdirmiþ demir kazýðýn çevresinde daireler çizerek  Kýrdýran Ablanýn eþeðine habire saldýrýyordu... Boynundaki yulardan dolayý beþ metre ilerisindeki eþeðe bir türlü ulaþamýyordu. Urganý bir koparsa eþeði mahvedecekti...

Tam Laz Hocamýzýn evlerinin karþýsýnda oturan Ýhya arkadaþýmýz “ Arkadaþlar gelin bugün Hayriye Ablanýn bahçesine girip meyve yolmayalým. Eþek kavgasý filmini canlý seyredelim” dedi . Laz Hocanýn  Boz Eþeði’nin kazýðýna doðru yürüdü. Biz de arkasýndan onu Daltonlar gibi takip ettik...

Laz Hocamýz , eþeðin ipini saðlam demir bir kazýða baðlamýþtý ve  kazýðýn yanýndaki bir taþla da topraða iyice gömmüþtü. Kenarda duran bir çubukla demir kazýðýn çevresini oyduk. Elimizle, ayaklarýmýzla, kenardaki taþ ile  demir kazýðý oynatmaya çalýþtýk. Demir kazýk yavaþ yavaþ oynarken Laz Hocanýn Boz Eþeði, Kýrdýran Ablanýn siyah eþeðine kükremesine, saldýrmasýna  devam ediyordu. Bir de baktýk ki kazýk yanýmýzdan birden fýrlayý verdi. Nerede ise Ýhyan’ýn kafasýna deðecekti; kenarýndan sýyýrdý geçti...

Kazýktan kurtulan Laz Hoca’nýn Boz Eþeði, Kýrdýran Ablanýn siyah eþeðinin kafasýný, boynunu ýsýrmaya baþladý. Sanki iki boksör gibi iki pehlivan gibi omuz omuza , kafa kafaya mücadele ediyorlardý. 

Laz Hocamýzýn Eþeði,  besili ve çok kuvvetliydi. Allah var Laz Hocamýz eþeðine çok iyi bakýyordu; yemini, arpasýný, mýsýrýný, otunu, suyunu hiç ihmal etmiyordu...

Gariban Kýrdýran Ablanýn eþeði ise biraz zayýf ve çelimsizdi. Sýrtýndaki yaralarý yakýndan bakýnca belli oluyordu... Bir ara Kýrdýran Ablanýn eþeði boynunu kurtardý, arkasýný döndü; Laz Hocanýn Boz Eþeði’ne çifteler savurmaya baþladý. O sýrada da arkasýndan korkudan mý neden mi bilemediðimiz “zarrt, zurt, zýrt” gibi acayip sesler çýkardý...

Bizler de Hayriye Ablanýn bahçesinin kenarýndaki dikenli tellerin yanýna oturduk; büyük bir zevkle, gülerek,canlý eþeklerin kavgasýný seyretmeye baþladýk...

Çok geçmedi. Bir de baktýk ki yolun hemen altýnda evi olan Laz Hocamýz elinde bir sopa ile bize doðru geliyor. Hemen tabanlarý Sudeposu’na doðru yaðladýk. Laz Hoca, bizim peþimizi býraktý; saç saça baþ baþa kavga eden eþekleri elindeki sopa ile zor ayýrdý. Eþeðin  yularýný toplayýp eþeðini çeke çeke evine götürdü. Laz Hocanýn Eþeði iki ayaðýný diretip gitmek istemiyordu. Daha sonra kýzlarýndan biri geldi. Laz Hocamýzýn elinden sopayý aldý. Ýki ayaklarýný diretip ahýra gitmeyen, inat eden eþeðin arkasýndan vurdu. Eþek sýrtýna inen sopanýn acýsý ile týpýþ týpýþ Laz Hocanýn arkasýndan gitmeye baþladý... Biz de Sudeposu’nda gizlendiðimiz yerden uzaktan bu manzarayý sessizce seyrettik...

Ýþte Laz Hocanýn Boz Eþeði ile Kürt Kýrdýran Ablanýn siyah eþeðinin kavga ettikleri gibi 1972’lerden sonra tüm ülkemizdeki öðretmen okullarýnda ve üniversitelerde öðrenciler arasýnda kavgalar  baþladý... Öðrenciler öldürüldü; okullarýn en üst katlarýndan atýlýp sakat býrakýldý; iþkenceler yapýldý, kimi gözünden oldu, kimi ayaðýndan oldu, kimi kulaðýndan oldu, kimi aklýný kaybetti deli divane oldu....

Kimi okulunu terk etti, istikbalinden oldu...Aileler evlatlarý birer birer yok oldu... Kimileri hapishanelere düþtü. Kimi  gençliðine doymadan daraðacýnda ömrü sonlandý... Bunlarýn hangi birisini anlatayým... NETEKÝM(!), bu ortamý hazýrlayanlar, kaný durdurmak için önlem almalarý gerekenler, tedbirleri almadýklarý gibi “þartlarýn olgunlaþmasýný” beklediler; 12 Eylül  1980 ‘de bir Cuma sabahý NETEKÝM (!) bir düdük öttürdü; durun dediler; býçak keser gibi ülkemin her yerinde anarþi bir anda yok oldu bitti...

Artvin Erkek Öðretmen Okulunda  da öðrenciler, ilk gittiðimiz yýlda Karslý, Artvinli olarak iki gruba, ilerleyen zamanda da saðcý,solcu, ülkücü, kýzýl kominist, yeþil kominist, Yeniden Milli Mücadeleci gibi çeþitli gruplara ayrýldýlar; sonra da kimin tarafýndan kýþkýrtýldýklarýný bilmeden, anlamadan,  ellerine geçirdikleri taþlarla, sopalarla veya yumruklarla birbirlerinin kafalarýný kýrdýlar; gözlerini, kaþlarýný yaraladýlar; burunlarýný, diþlerini kýrdýlar ve neticede okulumuzda kardeþ kaný döktüler... Dört yýl birbirlerine yan gözle baktýlar, iki yabancý ülkenin çocuklarý gibi birbirlerine düþman oldular... 

Ülkemizde ilk öðrenci hareketleri bizim okulda baþlamýþtý ve tüm Türkiye’ye dalga dalga yayýlmýþtý... Benim gibi çocuk yaþtaki bir çok ana kuzusu da okumak  için geldikleri bu güzel okulda hiç ummadýklarý bir ateþ çemberinin içinde,  bir anarþi ortamýnda buldu kendilerini... 

Ýlerleyen günlerde bu olaylarýn hikayesini Allah ömür ve imkan verirse gördüklerimi, duyduklarýmý, hissettiklerimi yazmaya çalýþacaðým. 

Tekrar biz Laz Hocamýzýn Eþeði’nin hikayesine dönelim...

Laz Hocanýn Eþeði’nin bu takdire þayan meziyetini bilmeyen kalmamýþtý. Kim yolda, belde arkasýnda Laz Hocanýn sessizce takip ettiði eþek arabasýný görse; ona yol açýyor, yardýmcý oluyordu... Laz Hocanýn Boz Eþeði’nin kabiliyetleri dilden dile dolaþýyor, þiirler, hikayeler, destanlar, mersiyeler yazýlýyordu. 

Ýþte size ilçemizin aþýklarýndan Halil Gülþen arkadaþýmýz tarafýndan dile getirilmiþ “Laz Hoca’nýn  Eþeði”  Þiiri:

“Alaca ilçesinde, bin dokuz yüz yetmiþte; 

Çaykara’dan göç etme, meþhur, Laz Hoca vardý. Bakkaldý, adý Mehmet; ne bulursa satardý…

Ana merkez dýþýnda yok elektrik aðý; 

Millet, aydýnlanmada kullanýrdý gaz yaðý…

Kaleli’nin Benzinlik var idi o zaman da; 

Burdan gaz yaðý alýp, satýyordu dükkânda.

Meraký giderilsin, “dükkân nere? ” diyenin; 

Yüz metre aþaðýsý, Eski Belediye’nin…

Öykünün kahramaný, Laz Hoca’nýn Eþeði; 

Arkasýnda bir kaðný, ziyadeydi emeði…

Dükkândan benzinliðe tek baþýna giderdi; 

Yolun saðýna geçer, çok da dikkat ederdi! 

Petrole yanaþýnca pompacý tanýr onu; 

Doldurulur kaðnýda, en az on gaz bidonu.

Yükünü alan eþek, yine düþer yollara,

Dükkâna kadar durmaz, uyardý kurallara! 

Kavþaða yaklaþýnca bakardý saða sola; 

Þayet vasýta yoksa devam ederdi yola…

Giderdi sabit hýzla, þoförün hasý gibi; 

Bükerdi kulaðýný, sinyal lambasý gibi!

Alaca, irkilirdi anýrýnca sesinden; 

Hâla hayali geçer, tüm Zile Caddesi’nden! 

Tarih unutmaz onu, disiplinli, hem de tek; 

Ders olsun insanlýða; “Kurala uyan eþek! ”

Trafik kazalarý çok arttý günümüzde,

Korkunç bir istatistik duruyor önümüzde!

Canavarýn elinden almak için yarýný; 

Gençliðe öðretmeli, kârýný, zararýný; 

Laz Hoca’nýn, eþeðe verdiði kadarýný; 

Laz Hoca’nýn, eþeðe verdiði kadarýný!

Halil GÜLÞEN

Kaynak:https://www.antoloji.com/amp/laz-hoca-nin-esegi-siiri/  “

Bu güzel hasletlere sahip Laz Hocamýzýn Boz Eþeði’nin akibeti hiç iyi olmadý. Yine kazýðýný söktüðümüz Sudeposu’nun aþaðýsýnda yayýlýrken kuduz bir köpek tarafýndan ayaðýndan ýsýrýlýyor. Laz Hocamýz bunu bilmiyor. Bir hafta sonra Laz Hocamýzýn Boz Eþeði’nin aðzýndan salyalar akýyor. Laz Hocamýza ve insanlara yolda gidenlere saldýrýyor. Laz Hocamýz iþkilleniyor, eþeðini baytara götürüyor. Kuduz olduðu tespit ediliyor. Tüfekle vurulup öldürülüyor. Derin bir çukur eþip içine atýlýyor. Üzeri kireç dökülüp, çukur kapatýlýyor. “Burda bir garip yatýyor” diye bir de tabela dikiliyor baþucuna...

Sonra da eþeðe aðýtlar yakýlýyor; ilçemiz de destan satan Daddo’nun teyibinden “ Harnameye” benzer yanýk bir sesle destan okunuyor; Daddo’nun elinde deste deste tuttuðu “ Laz Hocanýn Boz Eþeði’nin Destaný“ yok satýyor.

Laz Hocamýz uzun süre  emektar eþeðinin ölmesini kabullenemedi. Çok üzüldü. Onun yerine bir eþek de satýn almadý. Eþek arabasýný sattý mý yaktý mý bir daha görmedik. Laz Hocamýz çarþýya yine elleri arkada giderken , sessizce içinden Kur’an okurken, zikir çekerken sanki herkes Laz Hoca’nýn önünde boz eþeði ve eþek arabasý varmýþ gibi ona yol  açýyordu...

Laz Hocamýz,  Eþeði’nin  ölümünden sonra da fazla yaþamadý. Ankara’da olduðumdan cenazesine katýlamadým. Mekaný cennet olsun. Allah rahmet etsin. 

Devam edecek...

Whatsapp'ta Paylaþ