“Eğer idamı hak etmiş olarak , Hakk’ın emri ile ipe çekiliyorsam, buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batıl-ın zulmüne kurban gidiyorsam; batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!..” diye cevap veren, eserlerinin bir çoğunu hapiste yazan ve en büyük eseri olan Fîzılâl-il Kur’anın son yarısını da hapishanede tamamlayan ve 29.8.1966 da Mısır’da idam edilen Prof. Seyyid Kutub’un Fîzılâl-il Kuran tefsirinin dördüncü cildini okurken Yahudiler ile ilgili konu dikkatimi çekti …
Okuduğum tefsirde, Nisa Suresi’nin 153 ile 161
ayetlerinde Yahudilerin inadlarından ve özelliklerinden bahsediyor. Ayetlerin meaalini yazmayacağım. İlgi duyan
yüce Kitabımız Kur’anı Kerim' açıp bakabilir.
Bu tefsirin yazıldığı yıllarda yazarın bahsettiği Yahudilerin karakterlerinin, huylarının, fikirlerinin , eylemlerinin; yetmiş yıl geçmesine rağmen hiç değişmediğini görüyoruz...
Bu satırları yazarken bir yandan da haberleri dinliyorum.
Bir kulağımda haberlerde. Yine İsrail Askerleri, Kudüs'te bir kontrol noktasında X Ray
cihazından sırtında çantası ile geçen Filistinli genç bir kız ile tartışmışlar; çaresiz,
savunmasız Müslüman Filistinli genç kızı şehit etmişler.
Rabbim Filistinli Müslüman
kardeşlerimize öz vatanlarında zulüm
eden , evlerini barklarını yıkarak yurtsuz bırakan , vatanlarını işgal eden Yahudileri
kahrı perişan eyle. Onlara fırsat verme.
Amin…
Yüz yıllardır insanlığa ve özellikle
Müslümanlara kan kusturan Yahudilerin özelliklerini Prof. Seyid Kutub’un kaleminden okuyalım ve bugün ile kıyaslayalım.
Karakterlerinde bir sapma olmuş mu
olmamış mı? Ona da siz karar verin...
Ayrıca, Yahudi İsrail Devletine her türlü desteği
veren ve onların güvenliğini garanti altına almak için Orta Doğuda her türlü
hukuksuzluğu, her türlü haksızlığı yapan ve bizim güneyimizde İsrail Devleti
gibi bir uydu PKK/PYD devleti kurmak için altımızı oyan sözde müttefikimiz ABD ‘yi yönetenlerin de Yahudilere çok yakın oldukları bir vakıadır...
Aşağıda okuyacağımız satırlarda geçen” Onlar” kelimesini “Yahudiler”
diye okuyabilirsiniz. Çünkü yazar bu
zalim milletin özelliklerini yazarken ismini anmaktan dahi kaçınmış.
İşte ibretlik satırlar…
“Evet onlar yine onlardır.
Tâ Musa Peygamberler zamanından
beri böyledirler… Bütün ulvî duyguları dumura uğramıştır onların!..
Maddî hislerin dışında hiçbir şeyi düşünemez, inanamaz hale gelmişlerdir..
Onlar!..
Asırlardanberi her türlü fitne ve fesadın yegâne kaynağı oldular. Kendilerini
kahrı perişan etmedikçe hiçbir hakka, hiçbir doğruya teslim olamayan vicdanî
bir inkırazın(1) donmuş hissiyatını rehber
kabul ettiler…
Onlar!..
Her devri küfre ve zulme boğdular… Hak ve adaleti, daima ters yüz
ettiler… Sadece insanlara karşı değil, Allah’a karşıda bu alçaklıklarını devam
ettirdiler.
Onlar!..
Denâet (2) ve iftira kaynağı
oldular… Hiçbir sözde sebat etmediler. .. Dönekliği, en büyük meziyet kabul
ettiler… Kötülükleri yaymaktan hiçbir zaman çekinmediler…
Onlar!...
Dünyaya ihtirasla sarıldılar… İnsanların mallarını zulmen gasbettiler…
Hakkı hukuku hiçbir zaman düşünmediler… Allah’ın emrinden daima yüz çevirdiler…
Allah’ın sevap ve mükâfatını inkâr ederek teptiler…(S:31)”
“Onlar!...
Kendi kötülüklerini gizleyen, Peygamberler ve salih insanlar hakkında
akla gelmedik fitneler icad eden zâlim bir kavimdirler…Daha ileri giderek
bizzat kendi Peygamberlerini öldürmüşler, sonra da bu yaptıkları ile iftihar
etmişlerdir…(s:40)”
Prof. Seyyid. Kutup, Yahudilerin
özelliklerini sıraladıktan sonra bu
milletin kimlere düşman olduğunu şu satırlarla açıklıyor:
“Haddi zatında Yahudiler; hakka ve hak ehline, hidâyete ve hidâyet
yolcularına düşmandırlar. Bu her zaman ve
her nesilde böyledir. Dostlarına düşmanlarına karşı takındıkları tavır budur…
Zira onların fıtratı bizzat hakikatın düşmanıdır. Kalpleri kararmış, vicdanları
kaskatı olmuştur. (S;41)”,
Prof. Seyyid Kutup, bu düşmanı yenmek için de bize şu satırlar ile
yol gösteriyor:
“ Kafalarını balyozların önünde eğerler. Yalnız kuvvete boyun eğerler.
Kuvvetin kılıcı boyunlarının üzerinde asılı bulunduğu müddetçe ancak hakka
teslim olurlar…
Bu tarif; sadece Medîne’deki ilk
Müslüman cemaatına hitap eden ve insanlardan yalnız bu sınıfı tavsif eden bir
ifade değildir. Bu Kur’an yaşadığı müddetçe bu ümmetin yegâne kitabıdır. Bu
millet, kendi düşmanları konusunda ne
zaman ona danışırsa, o yapılması gerekeni bildirir. Öğüt almak isterse gereken
öğüdü verir. Yol göstermesini dilerse doğru yolu gösterir. Kur’an bu ümmete Yahudiler hususunda gereken
öğüdü vermiş, yol göstermiş ve akıl vermiştir.
Bu sayede Yahudiler onlara boyun eğmişlerdir... Sonra da onu terketmeye
başlayınca bu sefer onlar Yahudilere boyun eğmek mecburiyetinde kalmışlardır...(S;41)
Şu satırlarla da , Prof. Seyyid Kutup, şu anda dahi yaşadığımız
Müslümanların Pür Meaalini ne güzel anlatmış , okuyalım ve bir an düşünüp,
halimize acıyalım….
“Görüyoruz işte. Küçük bir bölük Yahudi toplanıyor ve Müslümanları mağlup
ediyor…. Müslümanlarsa kendi kitaplarından… Kur’andan … Gafil bulunuyorlar….
Kur’anın hidayetine yüz çeviriyorlar… Arkalarına atıyorlar kitabullahı… Falanın
, Filânın peşinden koşuyorlar!!. Ve Kur’ana dönünceye.. yüzünü çevirinceye
kadar da Yahudinin hilesi ve baskısı altında kaybolup boğulacaklardır” . (S:41)”
Cumanız Mübarek olsun….
Kalın sağlıcakla…
Kaynak: Prof. Seyyid Kutup, Fizilal-İl Kur’an, Hikmet Yayınları, Dördüncü Cilt , Sayfa:31-41
1) İnkıraz: isim Batma,
dağılma, çöküş, yok olma, son bulma
2) Denâet :Alçaklık, çok fena hareket. Zillet, kötü mizac. Asılsızlık, aslı olmamak.