DÜN AZ KALSIN EVİ YAKIYORDUM!.
Dün Eşimi arkadaşı Hülya hanım ile bir arkadaşlarına bırakıp eve geldim. Oğlum ile başbaşa kaldık..
Oğlum, ödevlerinin yaptıktan sonra “ Baba, bilgisayarda oyun oynayabilir miyim? “ dedi.. Ona müsaade ettim öbür odaya geçti. Ben de salonda televizyon seyrettim, gazetemi , kitabımı okudum...Meyvemi yedim.
İkindi namazından sonra canım çay istedi... Mutfağa geçtim. Demliğe su koydum. Ocağı yakıp salona geçtim.
Kaç dakika geçti hatırlamıyorum.. Oğlum yanıma geldi...” Baba, boza almaya gidelim mi ? “ dedi. Oğlum ve ben bozayım çok seviyoruz..Ben de “ Tamam “ dedim, bisikletini alıp dışarı çıktık.
Yarım saat içinde alış verişimizi yapıp eve geldik. Elimdeki paketleri bırakmak için mutfağa girdiğimde yüzüme bir sıcaklık vurdu.. Dışarısı ve ev soğuktu..Bu sıcaklık nereden geliyor diye sağa sola baktığımda çaydanlıktan fokur fokur sesler geliyordu. Hafif eğilip çaydanlığın altına baktığımda ocağın yandığını gördüm ve hiç beklemeden ocağı kapattım..
Çaydanlığın üstündeki demliği kaldırdığımda hiç su kalmamış, içindeki kireçler dökülmüştü. Çaydanlık ateş parçası olmuştu..Hemen suyun altına tuttum.. Soğuk su kızğın çaydanlığa değdikçe hem buhar çıkarıyordu hem de fokur fokur kaynıyordu...
Çayı demlediğim çaydanlığın içindeki çay kömür gibi yanmış, dibine yapışmıştı.. Hanımdan fırça yemeyeyim diye kapkara olmuş demliğin içini temizlemekte çok zorlandım. Sudiler gibi unutkanlığımdan dolayı nerede ise bir yangına sebep olabileceğim delilleri birer birer yok ettim.
Çelik çaydanlığın ocakta yanması nedeniyle evde ağır bir yanık kokusu vardı... Bu kokunun dağılması için mutfak kapısını açtım..Nerede hata yaptım diye oturup kendimi sorguya çektim..Ellerimi açıp Rabbime şükür ettim...
Ara sıra eşimde ocakta yemeği unutur, yakardı ve ben “Bir gün bizi yakacaksın . Biraz dikkat et. Ocakta yemeği nasıl unutursun “ diye uyarırdım..Demek ki hanımlara kızmamak gerekmiş.. İnsanoğlu unuta biliyormuş.. Başıma gelince daha iyi anladım... Bundan sonra eşim benim gibi çaydanlığı veya yemeği yakarsa “ gıgım “çıkmayacak..
Eğer dışarıdaki alış verişimiz biraz daha sürse ve eve geç gelse idik; benim unutkanlığımın bedelini, evimde çıkacak büyük bir yangın ile ödeyecektik.
Verdiğim bir sadaka yerini buldu sanırım..Rabbim o sadakanın yüzü gözü hürmetine bizi korudu.
“Az sadaka çok belayı def eder “ hadisi, ne kadar doğru değil mi dostlar...
Hanımın bu olaydan haberi yok... Nasıl anlatayım diye kara kara düşünüyorum.. Anlatsam mı anlatmasam mı?