“Nevruz nedir?”
“Nevruz Türk Dünyasının ortak bayramıdır.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip olacaktı.
Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Genellikle Nevruz, yani Farsça "Yeni Gün" adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir.….
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. “(http://www.özütürkler.com/)
Doksan üç harbinden sonra Cennet Vatan Kırım’dan zorla göç ettirilen ve köyümüze yerleşenkartbabaylarımızın(dedelerimizin) ve kartanaylarımızın (ebelerimizin) yakın bir zamana kadar köyümüzde kutladıkları, ama şu anda unutulan ve yaşı yirmi olan köyümüzün gençlerinin hiç yaşamadığı, görmediği, duymadığı, sadece yaşlıların hafızalarında tatlı bir hatıra olarak kalan “Nevruz Bayramı”ndan bahsedeceğim.
Köyümüzde bu bayramın bir başka adı da “Şamatlama”dır.
Genç delikanlılar ellerinde süsledikleri nevruz çiçekli iğde dalı ile ev ev gezerek:
Bismillah dep başlaymız.
Sízge Navrez kutlaymız.
Kuvançlımız, cırlaymız.
Navrez, navrezím mübarek...
Navrez keldí köríñíz,
Körímlígín beríñíz.
Cennet bolsın yeríñíz.
Navrez, navrezím mübarek...
Şükriye halama sizin çocukluğunuzda Nevruz ve Şamatlama nasıl kutlanır diye sorduğum da bana:“Balalar Nevruz gezerken topladıkları, maynı, bulgurnu, unnu bir üyge salardı. Akşam bolganda köynün gençleri sağdan soldan şalı şırpı toplar, colnun ortasında cagardı. Kartı, caşı, akayı , apakayı bu canan ağaçlarnın üstünden atlar edi. İşte bu otnun(ateşin) üstünden atlamaga “Şamatlama” diydik.. Keşe yarısına geç bu otnun üstünden atlamalar, halaylar, eğlenceli bir şekilde devam eterdi. Keşe yarısı da gençler topladıkları bulgur ve maynan bir güzel pilav, unnan da helva yasar, aşarlardı.” dedi.
Bugünlerde maalesef bu güzel adetimiz köyümüzde unutulmuş durumda.
Buket Cambaz’ın Kırım Tatar Türkçesi ile yazdığı “Nevruz” hikâyesini okuyalım:
“Nevruzda büyük bir dalnı kese ediler. Ondan sonra o dalga ketip tarlalardan, bizim yakta da bir kop nevruz bola edi, “abırle” diy edik beyaz soylarına, sarılar nevruz bola. Onları toplay mınaday yükmen ketire ediler, beş tane mi altı tane mi bir araya ketirip ketirip baylay baylay o ağaşın dalına birer tane nevruz, o dal eş korunmiy edi şeşekten. Son sınıf balları kapı kapı dolaşıp
“Navrez keldi korünüz Korümlügün beriniz Cennet olsun ceriniz A-za navrezim mubarek Soktalar keldi kapın aş Kapın aş da törge kaş Soktalarga para şaş A-za navrezim mübarek Birinci yaredir Ebu Bekir Allahın adınnan zikir Elhamdülüllah çok şükür A-za navrezim mübarek Aytır totam tur totam Kel kötamı kel totam Soktalarga beş cumurta ber totam A-za navrezim mubarek
Uzun bu. Bunlarnı aytıp aytıp kapıga kele ediler. Sonra sen de peştamal mı bereceksin, birer gomleklik mi bereceksin, şevre mi bereceksin, o agaştan bir tane kopara edin bu navreznü, sen özün de o agaşka ediye baylaysın. Balların kollarında yumurta sepetleri tola edi, onu sonra da ocalar paylaştıra ediler. Analarımız da o navrezni kübüge baylay ediler, mayı bereketli olsun diye.”
Emel Dergisi’nde Romanya Dobruca’da yaşayan Kırım Tatarların söylediği “Nevruz “manisi de şöyle:
Bismillah dep başlaymız.
Sízge Navrez kutlaymız.
Kuvançlımız, cırlaymız.
Navrez, navrezím mübarek...
Navrez keldí köríñíz,
Körímlígín beríñíz.
Cennet bolsın yeríñíz.
Navrez, navrezím mübarek...
Íşte keldí ilkbahar,
Ne buz kaldı, ne de kar.
Boş kalmasın koralar.
Navrez, navrezím mübarek...
Doksan şıktı, kírdí Mart.
Ne yatasıñ atay kart,
Şık ta şölge tuhum at.
Navrez, navrezím mübarek...
Tarlalarnı süriyík,
Arpa, müsür egíyík,
Terek, fidan tígíyík.
Navrez, navrezím mübarek...
Kökte küneş cıltıray,
Şoşamitorgay şurulday.
Çalışayık eş turmay,
Navrez, navrezím mübarek...
Bereketlí yıl bolsın,
Küzde[1] ambarlar tolsın,
Her şiyímíz bol bolsın,
Navrez, navrezím mübarek...
Kalk, kalk totam[2], kalk totam,
Pencereden bak totam,
Navrezge şevre, tak totam,
Navrez, navrezím mübarek.
1-Küzde: Güzde, sonbaharda
Biz de çocukluğumuzda ilçemiz Alaca’nın Denizhan Mahallesi’nde su deposunun sırtlarında ağaçtan yaptığımız ucu sivri kazguş ile söktüğümüz sarı sarı çiğdemleri, iğde ağacının dikenlerine yerleştirir, ev ev gezdirerek yağ, yumurta, un, bulgur toplardık. Her gittiğimiz evin durumuna göre tekerlemeyi değiştirirdik. Mesela gittiğimiz evde hiç oğlan çocuk yoksa şu şekilde söylerdik:
Çiğdem çiğdem çicecik,
Ebem ola göçecik,
Verenin oğlu olsun,
Vermeyenin kızı olsun.
Oda bacadan düşsün,
Patlasın çatlasın ölsün “derdik.
Ev sahibi de yumurtamızı, paramızı, unumuzu, yağımızı verdikten sonra, iğde dalındaki çiğdemlerden bir kaç tanesini alır, arkamızdan bir tas suyu tepemize serperdi. Bizlerde ıslanmamak için çil yavrusu gibi sağa sola gülerek kaçardık.
Eğer o evde kız yok ise tekerlememiz “Verenin kızı olsun, vermeyenin oğlu olsun” der devam ederdik.
Avrasya'nın ,Türk âleminin, Kırım Tatar Türklerin, Kalecikkayalıların, Alacalıların Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.