sukrubilgili - KIZIL GÖZYAŞLARI
17-Kara Hacı'nın köprüsünün hikayesi
KÖPRÜ-1
 
Kırım'dan göç eden Tatarların yaşadığı Kalecikaya Köyü, Çorum ili Alaca İlçesine bağlı; ilçeye on beş kilometre uzaklıkta, derin bir vadinin her iki yanına yerleşmiş; topraklarının üçte biri meşelik olan ağaçlarla kaplı şirin bir köydür. Ankara İline 200, Çorum İline de 65 km uzaklıktadır. Gerek Ankara'dan, gerekse Çorum'dan günübirlik gidilip gelinebilinir.

 
Köy, Kıcıllı Köyü'ne kadar beş kilometrelik bozuk stabilize yol (bu yol 2003 yılında asfalt oldu), bu köyden de Alaca ilçesine 10 kilometrelik bir asfalt yol ile bağlanmıştır. Ankara'dan gelindiğinde Kıcıllı Köyü'nün hemen girişinde sağa dönülür.Yol kötü ve dardır, karşılıklı iki araba zor geçer. Kıcıllı köyünün bahçelerini geçer geçmez yola çapraz yapılmış bir köprü görünür. Köprü yapılana kadar köylüler çok zorluklarla karşılaşmışlar. Zaman zaman bahar aylarında küçük derenin suyunun çoğalması ile Alaca ilçesine gidememişler.
Bir gün Halamın eşi Kara Hacı Kaya eşekle Alaca'ya gidiyormuş. Bu çaydan geçerken eşek ürkmüş. Hacı Kaya suya düşmüş. Düşerken eşeğin sırtındaki çok kıymetli minderi ve heybesi de suya gitmiş. Bu minder ve heybe Kırım'dan gelmiş. Kendisi sudan güçlükle kurtulmuş. Minderi ve heybeyi suda yakalayamamış. Minderin ve heybenin gittiğini görünce üzülmüş. 
Kara Hacı eniştem oturmuş, kara kara düşünmeye başlamış. O anda aklına bir fikir gelmiş. Avuçlarını açıp "Allah'ım ömrün olursa buraya bir köprü yapacağım. Bana yardım et." diye du etmiş. Eve gelip bu dileğini karısı Firdevs'e söylemiş. Karısı Firdevs de "Münasiptir akay" (Uygundur kocacığım)  diye kendisini desteklemiş. Fakat Kara Hacı Kaya'nın ömrü yetmemiş. Köprüyü yaptıramadan bu dünyadan göçmüş.
 

Babayım Işılak Sımayıl Usta, dadayı  (ablası) Firdevs Kaya'nın kocasının dileğini gerçekleştirmek için birlikte işe başlamışlar. İlk iş olarak Kara Hacı Kaya'nın köprü yapılması için bağışladığı yirmi dönümlük tarlayı satılığa çıkarmışlar. 

Amcam Lütpü, tarlanın satılmasına karşı çıkmış ve  babayımı zifiri karanlıkta bir köşede sıkıştırarak "Ablamızga tarlanı neşin sattırasın? Men tarlanı ekip piçemen " (Ablamıza tarlayı niçin sattırıyorsun?)  demiş ve meşe sopasını gösterek de "Eğer tarlanı sattırırsan mına meşe sopasınan kapanı cararman " (Eğer tarlayı sattırırsan şu meşe sopası ile kafanı yararım) diye tehdit etmiş.

Babayım Sımayıl Usta, ebiyimin (ebem, babaannemin) yanına zor atmış kendisini ve olayı anlatmış. Patma Ebiyim, anlatılanları duyunca üzülmüş. "Sımayılım men Lütpü'nen konuşurman. Saga bır şıy aytamaz. Sen onun tehditine karama. Pirdevsnen madem köprünü yasamaga karar berdiniz, colunuzdan kaytman" " (İsmail'im, ben Lütfü ile konuşurum. Sana bir şey söyleyemez. Sen onun tehtidine bakma. Firdevs ile madem köprüyü yapmaya karar verdiniz, yolunuzdan dönmeyin.) diyerek, babayımın gönlünü almış.
 

Babayım, Kara Hacı Kaya'nın akrabalarına da bu olayı anlatmış. Kara Hacı'nın akrabaları , "Sen kim bolasın da tarlanın satışına karşı çıkasın. Kara Hacı Kaya bu köprünün yasalması içün bu tarlanı bagışladı. Bır daha Sımayıl Ustaga ve Pirdevske karşı kelirsen, karşında bizni tapacaksın."  (Sen  kim oluyorsun da tarlanın satışına karşı çıkıyorsun. Kara Hacı Kaya bu köprünün yapılması için bu tarlayı bağışladı. Bir daha İsmail Usta'ya ve Firdevs'e karşı gelirsen, bizleri bulacaksın.) diyerekten Amcam Lütpü'ge göz dağı vermişler.

Tarla nihayet satılmış. Para yetmiyormuş. Halam Firdevs Hanım kocasının kendisine evlendikleri gece mehir olarak hediye ettiği, Osmanlı döneminden kalma gümüş kemerini babayım Sımayıl Usta'ya vermiş ve şunları söylemiş:

-"Balam, bu kümüş kemer Hacı Eniştenin maga toy hediyesidir. Hacı Enişten Yemen'ge savaşga ketkende İngilizlerge esir bolgan. Yedi yıl esir kalgan son dönüş colunda Halep'ten bu kümüş kemerni satın algan. Çok degerli bolganın maga aytgan edi. Bugünke kadar onun saygısına hürmeten sakladım. Hacı Enişten mevta boldu. Onun hatırasını artık saklamak istemiymen. Kemerge karagansayın Eniştenni hatırlap üzülemen. Zaten kendisinin de köprünün yasalmasını vasiyet etken içün bu kemer de ondan miras kaldıgından onun da bir katkısı bolsun. Ruhu rahatlar. Sen bunu Alaca'da Çorum'da degerinde sat. Köprüge harcayık" demiş. 

Babayım Sımayıl Usta kemeri eline alıp incelemiş. Gerçekten de çok güzel bir kemermiş.

Dadayına dönerek "Abla mende biraz para bar. Kemerni ayttıgın kibi kemerden anlağanlarga köstereyim. Degerini üyreneyim. Ne deger biçerlerse men satın alayım. Hacı Eniştenin bagışlağan tarlasını satayık, kemerniñ parasını da tarlanın parasına koşayık, bu parlarnı köprüge harcayık. Köprünün ustalıgını da men ücretsiz yasayayım. Menim de bu köprüde bir katkım bolsun. Devletten de çimento ve kereste alırmız." demiş.
 

Babayım, gümüş kemerin değerini öğrenmiş dadayına parayı teslim etmiş. Kemeri de anneme hediye etmiş. Bazı zamanları annem küçük bir bohçanın içinden bu kemerle birlikte gümüş yüzük, küpe ve bileziklerini çıkarır bize gösterirdi.Gümüş kemerin antika bir değeri vardı. Hangi güzeller bu kemeri ince beline takmıştı, bilinmiyordu.

Gümüş kemer, yuvarlak, yassı dilimler halinde birbirleri ile gümüş tellerle bağlanmış yirmi, yirmi beş parçadan yapılmış; üzerileri siyah renkli "Osmanlı Tuğraları" ile süslenmiş, kemerin kilit yerine yakın yerlerinde ise aşağıya doğru sarkan gümüşten yapılmış püskülleri olan harika bir eşya idi. 

Düğünümde paraya ihtiyacımız olduğundan Babayım "Oğlum bu kemerni sat da senin toyunda harcayalım" dedi. 

Ben de onu antika eşyaları alıp satan Topal Ahmet adında Almanya'dan emekli bir şahsa 50 bin liraya sattım. Hâlâ bu kemeri nasıl sattığıma inanamıyorum. Tarihî ve manevî değeri olan bir eşyanın yoksulluk yüzünden elimden uçup gitmesinden dolayı kendimi hiçbir zaman affedemiyorum. 

Kendi kendime diyorum ki "Benim gibi darda kalan binlerce insan nice tarihi eserleri ona buna yok pahasına satıyor." Bu da tarihe ve manevî değerlere verdiğimiz önemi göstermiyor mu? Gümüş kemer gitti ama dudaklarımda türküsü bir türlü gitmiyordu. Gümüş kemer kelimesini duyar duymaz:

"Kağızmana ısmarladım,

Nar gele nar gele,

Gümüş kemer ,

İnce bele dar gele dar gele."

diye hüzünlü bir şekilde dudaklarımdan mırıldanıyorum.
Devamı haftaya...
Whatsapp'ta Paylaş