“O BENİM BABAM!...”
Ve o zaman şu dizeleri yazmıştım bu soysuz ve alçaklara:
Televizyon ekranlarından Ulus’taki korkunç manzaraya benzer görüntüleri, 2008 yılının ilk günlerinde Diyarbakır’ımızda içimiz kan ağlayarak bir kez daha seyrettik. Bu alevler içinde şehit olanlardan dört tanesi geleceklerinin sınavını kazanmak için gittikleri dershanenin giriş kapısında bekleyen masum ve günahsız geleceğimizin teminatı pırıl pırıl genç fidanlardı.
Biri de evladını dershaneden almaya gelen kadersiz bir baba idi.
Bu dört yavrumuza ve bir babaya nasıl kıydınız katiller?
Onların her birinin bir umudu vardı; mutluydular gelecek için; Eren Şahin (17) elektronik mühendisi, Melek İpek(19) Hukuk Fakültesi’ni bitirip savcı, Rıdvan Süer (18) ve Ferhat Mutlu da (17) herhangi bir üniversiteye girip vatana ve millete faydalı bir insan olmak istiyorlardı. Ekmeklerini kendi elleriyle kazanmak istiyorlardı…
Ama soysuzlar, katiller; hayatlarının baharında bu dört genç fidanın umutlarını çok gördüler, onlara hayat hakkı tanımadılar, genç yaşta toprağın üzerine değil de, toprağın altına ebedî âleme umutlarıyla birlikte gömdüler.
Acaba bu dört genç fidanı öldürenler; şimdi yataklarında vicdanları sızlamadan, gözlerinden yaşlar akmadan hâlâ ben de bir insanım! diye yatabiliyorlar mı? Uyuyabiliyorlar mı? “Ben ne yaptım? “ diye bir insan! gibi pişmanlık duyabiliyorlar mı? Toplum içinde ellerini kollarını sallayarak yaptıkları bu soysuzluktan yüzleri kızarmadan ve utanmadan bir insan! gibi gezebiliyorlar mı?
Bize bu korkunç manzarayı yaşatanlara lanet olsun.
Lanet olsun katillere…
Bakın bu güzel yüzlü yavrumuzun babası ile ilgili Milliyet Gazetesi’ndeki (05.01.2008) haberi okuyalım:
“Patlamada ölen Cengiz Kaya'nın (42), Diyarbakır Adliyesi'nde 2. İcra Müdürlüğü'nde görev yaptığı, ilköğretim okulu öğrencisi kızı Merve Kaya'yı (14) almak için bombalı aracın önünde infilak ettiği dershaneye geldiği ortaya çıktı. İki çocuk babası Kaya, dün Yenişehir Mezarlığı'nda toprağa verilirken, yakınları gözyaşlarına boğuldu.
Ali Emri İlköğretim Okulu öğrencisi Merve Kaya, kendisini dershaneden almaya gelen ve bombalı saldırıda hayatını kaybeden babasının mezarı başında ağıtlar yaktı.
"O benim babam" diyerek babasının mezarına kapanan Merve Kaya, "Neden geldin dershanenin önüne? Gelmeseydin baba! Sen gelemedin, ben sana geldim baba! Babam dünyada bir taneydi. Baba sana söz veriyorum, seni yaşatacağım" diyerek gözyaşı döktü. Sinir krizleri geçiren Merve Kaya'yı yakınları güçlükle sakinleştirdi.”
Evet! Merve’nin ağıtını, feryadını, duyduğu acıları ve ıstırapları, bir gün önce televizyon haber kanallarında ben de gözlerimden yaşlar akarak çaresizlik içinde seyretmiştim.
O güzel yavrumuzun babasını ebedî âleme gömdüğü mezarı üzerindeki toprağa kapanışını, bir serçe yavrusu gibi çırpınışını;o güzel pamuk elleriyle babasının mezarından toprak alıp koklayışını; yine masum ellerini Rabbine açarak babası için dua edişini, “O benim babam” feryadını ve küçük kalbinin sonunda dayanamayıp, amcalarının kolları arasına bir top misali yığılışını, ömrüm boyunca unutmayacağım.
Özellikle "O benim babam" sözleri aklıma geldikçe de günahsız ondört yaşındaki Merve’ye bu zulmü yaşatanlara beddualar edeceğim.
Merve yavrum gibi her avucumu semaya kaldırdıkça “Yarabbi! Bu katilleri kahret, bu katillere hak etiği cezayı ver. Öksüz Merve’nin yaşadığı acıların daha büyüklerini bu zalimlere yaşat” diye yalvaracağım, yakaracağım…
Çünkü Merve’nin “O benim babam” ve “Neden geldin dershanenin önüne? Gelmeseydin baba! Sen gelemedin, ben sana geldim baba! Babam dünyada bir taneydi. Baba sana söz veriyorum, seni yaşatacağım" sözleri, sizi bilmem ama üç kız babası olan benim yüreğimi yaktı geçti…
Bu yarada kolay kolay kapanmaz!..
Ünlü Türkücü Fatih Kısaparmak “BU ADAM BENİM BABAM” türküsünde, Merve kızımızın “O benim babam” feryadına benzer ağıtlar yakmış. Bakın Fatih Bey bu güzel türküsünde:
Şiir olarak ta şu mısraları okuyor:
Merve kızımızın babası da Fatih Kısaparmak’ın babası gibi mertti, mangal gibi yüreği vardı, tepeden tırnağa Anadoluluydu, koskoca bir çınardı, kızına kol kanat germek için dershanenin önüne gelmişti; ama hainlerin Diyarbakır’ımızda kurdukları tuzaktan kurtulamamıştı; kırk iki yaşında şehit olmuştu.
Bu katliamda ölen dört gencimize ve Merve yavrumuzun babasına Allah’tan Rahmetler diliyorum.
Mekanları Cennet olsun.
Merve kızımızın “Baba sana söz veriyorum, seni yaşatacağım” ve “O benim babam” feryatları, şu satırları yazarken bile hâlâ kulaklarımda çınlıyor…
“Yarabbi böyle bir acıyı hiçbir kimseye yaşatma…”
“Âmin…”