sukrubilgili - KIZIL GÖZYAŞLARI
7-“Balam bizlerni yalancı Cennet’ten kuvdular!..”

KIZIL GÖZYAŞLARI

 7-“Balam bizlerni yalancı Cennet’ten kuvdular!..”

“Balam bizleri yalancı Cennet’ten kovdular!...”

Şükriye Halama Kırım'a gideceğimi söylediğimde  çok sevinmişti. Halam annemin teyzesinin kızı idi. Biz ona  hala diyorduk. Ve kendisini de çok seviyorduk.

Altmış beş yaşlarında ; biri kız, biri oğlan iki evladı ve Mehmet (Memoli) adında da bir torunu olan, güzel Tatarca konuşan; ufak boylu, tombul yüzlü, çekik gözlü Halam, yola çıkacağım zaman beni kucakladıktan sonra,

“Şükrü balam yolun açık bolsun. Bizlerden orda bulunan akrabalarımızga kuçak dolusu selam aket (götür). Sen şimdi Yalancı Bir Cennetke ketesin (gidiyorsun). O topraklarga  sağ -salim ket (git) ve sağ-salim kel (gel). Bizim içünde kartbabaylarımızga (dedelerimize), kartanaylarımızga (ebelerimize) topraga basar basmaz dua et ve topraknı öp,” demişti.

Ben de:

“Halacığım yalancı bir cennetke ketesin” diysin, Bu yalancı cennet diye ayttığın (söylediğin) Kırım'ı sen közlerinle (gözlerinle) kördünde mi böyle aytasın (söylüyorsun)” dediğimde,

“Hayır men (ben) Kırım topraklarnı körmedim. Ama balalığımda kartanam maga şunu aytkan edi:“Balam bizlerni yalancı cennetten kuvdular.” O gün bugün kulaklarımda şınlagan Kartanamın “bizlerni yalancı cennetten kuvdular “sözlerni hiç unutamadım. Kartanam yalancı cenneti kördüğü içün mende saga yalancı cennetge ketesin diymen. Kırım'dan kaytgan (döndüğünde) son bizlerge yalancı mı gerçek mi cennet bolduğunu aytarsın ”demişti.

Evet halamın söylediği gibi Yalancı Cennet Vatan Toprakları'na ayak basmıştım. Ama şu anda, uçaktan indiğimiz merdivenin başında beklerken, ayaklarımın altında toprak yerine beton tabakası vardı. Karşımızda da bizi pasaport kontrol merkezine götürecek eski model bir otobüs bekliyordu.

Şairimizin :

“Burada toprak kokusu başka, 

Denize karşı şükür namazı secdesinde,

Bu koku ile dolu ciğerlerim huşu içinde ,

Boşuna güzel Kırım dememişler

mısralarını hatırladım, denize karşı değilde Akmescit'e bakarak ciğerlerime doldura bildiğim kadar Kırım'ın havasını içime çektim... çektim...doyana kadar çektim...

Kundakta şehit edilen masum balaların, gençliğini yaşamadan alınlarından vurularak şehit edilen yaşların (gençlerin), yıllardır Cennet Vatana dönerim deyipte dönemeyip; başka diyarlarda Kırım'a hasret olarak gözlerini dünyaya kapatan kartbabaylarımın, kartanaylarımın koklayamadığı o güzelim tertemiz havayı onlar adına bir kez daha çektim ciğerlerimin en ücra köşesine....

Bu hava içimi yakıyordu.......

Uçaktan inen yolcular otobüsün karşısında toplanmaya başladıklarında halamın en son söylediği “topragı öp” sözleri akılıma geldi. 

Öpeceğim toprak karşımızda duran otobüsün  on-on beş metre ilerisinde idi. İçimden Türk flimlerinde   gurbete  ya da askere giden birinin köyüne döndüğünde   toprağı öptüğü gibi, bizi bekleyen otobüsün solundan koşarak toprağı “öpüp geleyim” dedim.

Ama görevli askerler beni yanlış anlarlar diye, bu fikrimden vazgeçtim. Yanıma gelen İbrahim Akay'da aynı duyguları taşıyormuş. Kulağıma eğilerek yavaşça:

 “Şükrü Akay haydi Cennet Vatan Kırım’ın toprağını öpelim” dedi. Ben de :

“İbrahim Akay başka bir yerde bu isteğimizi gerçekleştirelim. Biz toprağı öpmek için koştuğumuzda, görevliler arkamızdan ateş edebilirler. Hemde bu kadar insanın önünde toprağı öpmemiz  hoş karşılanmaz.” deyip, ikna ettim. Oda kabul etti.

Otobüse bindik. Otobüste fazla koltuk yoktu. Çoğumuz camın kenarında dayanmamıza yardımcı olan demirlerden tutunduk. Otobüs hareket etti. Ben demirlere her iki elimi koyup camdan Akmescit'e uzaklardan seyre daldım.

Seyrederken de dudaklarımdan merhum Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı’mızın şu dizelerini hatırladım.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun , incitme yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu CENNET VATANI

Evet , şairimiz bu CENNET VATANI verme diyordu; hatta sana dünyaları verseler dahi verme diye bizi âdeta uyarıyordu...

Cennet vatanımız Türkiyemizi vermemiştik; ama CENNET VATAN;KIRIM'I vermiştik; gerçi biz gönüllü vermemiştik; elimizden zorla almışlardı, gaspetmişlerdi, İŞGAL ETMİŞLERDİ; bize de dünya veya dünyalık yerine; kızıl gözyaşlarını, acıyı, zulmü, ızdırabı, işkenceyi,  sürgünü lütfetmişlerdi!...

 

Devamı haftaya….

 Hoşça kalınız….

 

Şükrü BİLGİLİ

 

 

 

 

Whatsapp'ta Paylaş